Kitap Değerlendirme – Etobur / Otobur İkilemi

Sep 26, 2012 - 2 Yorum

Bu haftanın kitabı çocuk kitabı değil. Özellikle anne ve babalara tavsiye edeceğim ama herkesin okuması gereken, beslenme üzerine bir araştırma kitabı. Ben İngilizcesini (Omnivore’s Dilemma) okudum. Türkçe’ye ise Etobur- Otobur İkilemi adıyla tercüme edilmiş.

Kitabın yorumunu yapmadan evvel Türkçe tercümesini okumadığım bu kitabın Türkçe adının yanlış tercüme edildiğini ve bu yanlışın kitap hakkında ilk izlenimi de 180 derece değiştireceğini vurgulayarak başlamak istiyorum. Omnivore (omnivorous), hem etçil, hem otçul; yani herşeyi yiyerek beslenen demek. Kitap da hem et, hem ot, hem de endüstriyel işlenmiş her türlü yiyeceği yiyen insanın ikilemini anlatıyor. Kitapta etoburluk ve otoburluk üzerine bilgiler veriliyor ama kesinlikle bunların karşılaştırılması veya taraf tutulması söz konusu değil. Dolayısı ile “Etobur- Otobur İkilemi ” adına aldanıp da, etoburluğun veya benzer şekilde otoburluğun fayda veya zararları üzerine bilgiler ve sonucunda birinin kazanmasını bekleyen bir kitap umanlar büyük bir hayal kırıklığı yaşayabilirler.

Kitabın yazarı beslenme üzerine yazan ve “İn Defense of Food” kitabının da yazarı olan Michael Pollan. Youtube’da bir çok röportajı mevcut. Bu kitabında, günümüzde, herşeyi yiyebilen insanın “Bu akşam ne yesem?’ sorusuna cevap vermesinin neden bu kadar zor hale geldiğini ve de sağlıksız beslenme seçeneklerine yönel(tile)erek nasıl sağlığını kaybettiğini (kaybettiğimizi) sorguluyor.

Kitap üç bölümden oluşuyor. Birinci bölüm sanayileşmiş, endüstriyel besin zincirinin nasıl doğanın işleyişini bozduğunu ve gözünü kar bürümüş şirketlerin bizlere petrolü nasıl kaşıkla içirdiklerini anlatıyor. Bu bölümü okuduktan sonra  “sağlıklı beslenmeliyiz ama nasıl?” diye başı kesik dolaşan bendeniz deli gömleği giyip kafamı duvarlara vurur oldum.

İkinci bölüm, endüstriyel beslenmenin sağlığımızı bozduğunu idrak eden ve maddi imkani yetenlerin hücum ettiği organik pazarını anlatıyor. Bu organik pazarı da ikiye ayırıyor. Amerika’daki Whole Foods ve hatta büyük gıda marketlerinin el atmış olduğu “endüstriyel organik” ve karşısında küçük çiftçinin dedelerinden kalma, doğanın doğal zincirine saygı göstererek ürettiği “sürdürülebilir organik” (sustainable organic). Bu bölümde, büyük organik marketlere döktüğünüz o fahiş parayı sorguluyorsunuz ama özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar için çıkış yolu çok da fazla değil. Üstüne üstlük, endüstriyel gıda bölümünde bahsedilen, toplumun sağlığını ciddi şekilde tehdit eden uygulamaları destekleyen hükümetin (Amerika başta), organik tarım konusuna gelince, küçük çiftçiyi ve üreticiyi nasıl ezdiğini içim kıyılarak okudum. Bu konuyu takip ettiğim organik ve yerel tarım portallarında da görüyorum. Malesef hükümetin getirdiği bazı kota ve kurallar büyük şirketleri ve onların malesef tam da toplumun yararını gözetmeyen uygulamalarını kayırıp, küçük üreticiyi geri planda bırakır durumda. Küçük üreticinin çoğunun zaten büyük şirket olmak gibi bir niyeti de yok. Çoğu doğanın sürdürülebilirlilik hakkına tecavüz etmeden üretme veya büyütme derdinde.

Bu da ilginizi çekebilir:  Ev yapımı dondurulmuş yoğurt

Üçüncü bölüm, çok eski atalarımıza uzanıyor. Önceki bölümlerde bahsi geçen endüstriyel veya organik zinciye mahkum kalmadan, avcılık ve toplayıcılıkla yaşamak mümkün müdür sorusunu cevaplamaya çalışıyor. Sorunun cevabı, ‘günümüzde Çin malı almadan yaşanır mı?’ sorusunun cevabı gibi malesef “çok zor“. Mümkün, ama çok zor. Yazarın ormanda mantar avı, domuz avı (hayvanı kendi öldürüyor) ve de sadece toplanmış veya av ürünü olan yiyeceklerle arkadaşlarına yemek hazırlaması hepsi ayrı bir macera. Fakat kitap uğruna hazırlanan “BİR” öğün yemek için verilen bu uğraş, bütün ömür boyu çekilmez. Ki adam da istediği her ürünü marketten almadan bulmak için çok zorlanıyor.

İlk girişte yazdığım gibi kitabın ana konusu olmasa da , kitapta etoburluk, otoburluk ve etik üzerine deneme de mevcut. Yazar Peter Singer’in Hayvan Özgürleşmesi (Animal Liberation) kitabı başta olmak üzere hayvan eti yemek üzerine okuduğu çeşitli kitaplara referans vererek kendi gelgitlerini ve düşüncelerini anlatmış.

Özetle bu kitaptan öğrenilecek ve uygulanacak 5 şey şu:

  1. Fabrikada işlenerek üretilmiş, paketlenmiş ve içindekiler kısmında telaffuz edemediğiniz bir madde içeren hiçbirşeyi yememelisiniz. Bu bu kadar basit.
  2. Et yiyecekseniz, hayvanın çayırda otlamışını seçmelisiniz. O da bulabilirseniz. Yoksa boşverin, çünkü gdo lu ve senteki gübre ile büyütülmüş mısırla beslenmiş hayvanın etinden fayda yerine zarar geliyor. (Bu madde Canan Karatay’ın, “Kırmızı et yemenin zararı yok. Şimdi yediğimiz etlerde iş yok.” savını çok net bir biçimde açıklıyor ve 100% destekliyor)
  3. İşlenmiş ve paketlenmiş gıda sektörü tahmin ettiğimizden de kötü. Bir kereden birşey olmaz diyerek ne kadar beter, ne kadar iğrenç, hatta ve hatta biz insanların iğrenç diye nitelendirdiğimiz artıkçı böceklerin bile dokunmadığı plastikten beter şeyleri vücudumuza bir-üç-beş doluşturduğumuzu, hükümetlerin biz bu pisliklerle beslenirken, o koca pis elleri ile boynumuza önlük takıp, kaşığı ağzımıza tuttuğunu açık ve net olarak okuyup kafamıza vura vura algılamamız için okumanızı tavsiye ederim. Herkes kendi yaşadığı yerde yerel veya genel yönetimin sağlığımızı etkileyecek kararlarını inceleyen, sirketlerin kar marjına karşı toplumun sağlığını savunan ve gerektiğinde karşı çıkan sivil toplum örgütlerine aktif olarak katılmalı veya destek olmalı. Örnek Fikir sahibi damaklar
  4. “Çocuklarımıza ne olacak? biz de bunlarla büyüdük” dediğiniz paketli gıdaların içinde o telaffuz edemediğimiz çoğu maddenin ya petrol (evet petrol) veya genetiği ile oynanmış ve kimyasal (petrol bazlı) gübre ile büyütülmüş mısırlardan damıtılarak elde edildiğini okursak, belki kendimize değil ama çocuklarımıza kıyamayız, acırız.
  5. Bütün bu saçmalığın nedeni de çok basit: Açgözlülük ve para hırsı. Sağlıksız besinlere (özellikle şekere) bağımlı açgözlü zavallılar, sonra diyet ürünleri ve aletlerine para dökerek bu gözünü para hırsı bürümüş sirketleri besliyoruz. Ne güzel bir zincir değil mi? Saadet zincirine gel.
Bu da ilginizi çekebilir:  Bebek ve çocuklar için sağlık kayıt defteri

Daha evvel Sağlıklı beslenmek niye bu kadar zor? diye sormuş, neden vücudumuza zarar verdiğini bile bile yanlış tercihler yapıyoruz diye bir yazı yazmıştım. Bu kitabı okursanız, doğru tercihi yapmak sizin ve aileniz için daha kolay olacak.

Çocuklara sağlıklı beslenme bilinci aşılamak” yazımda da vurguladığım, günde sadece 1-2 öğünde veya yılda 3-5 ay değil, taviz vermeden 7/24, yılda 365 gün sağlıklı beslenmenin neden önemli olduğunu ispatlayan birkaç yazı daha yazacağım.

 

Etobur- Otobur İkilemi
Michale Pollan

Etiketler: , ,

Benzer Yazılar:
  • Kış aylarında D vitamini takviyesi
  • Çocuklara sağlıklı beslenme bilinci aşılamak
  • Su – Limonlu Su, Tarçınlı Su ve Maden Suyu
  • Kitap Değerlendirme – Karatay Diyeti
  • Sağlıklı beslenmek niye bu kadar zor?

  • «       |       »




    "Kitap Değerlendirme – Etobur / Otobur İkilemi" için 2 Yorum yapılmış.

    1. nurhayat says:

      Teşekkürler, en kısa zamanda edineceğim.

    2. etiket okumak önemli ve faydalı bir alışkanlık,
      tabi sinir bozucu olabiliyor

    Bir Yorum Yazın

    designed by GeCe for personal use of Pratik Anne