Bloglarınızda kitap tavsiyesi yazıyorsunuz ya. Önce hepsine Google Reader’da kaybetmeyeyim diye yıldız koyuyorum. Sonra Türkiye’ye gidince alınmak üzere hepsini D&R alışveriş sepetime ekliyorum. Bavul hadleri de kafa başına 1’e düştü. Bakalım ne yapacağım? Bu arada kitapları okuma hızımdan daha hızlı kitap satın aldığımı ve ayrıca doymayıp halk kütüphanesinden kitap ödünç aldığımı saymıyorum bile.
Türkiye’de yeni okul oluşum ve girişimleri artmaya başladı. İstanbul’daki Montessoru Okulu‘nun dışında bir de Başka bir Okul Mümkün projesinden haberdar oldum. Duymayan kalmasın.
Ayrıca evde Montessori ile Montessori okulu arasındaki farkları anlatan en güzel bilgilendirici yazı diyebileceğim yazı ekteki linkte.
Blogcu Anne ve Çalışan Gebe’nin kafa kafaya verip derledikleri Emzirme Reformu Manifestosunu gördünüz mü? Türkiye’de yaşıyor ve çalıştığınız ortamda emziren anne olarak haklarınızın çiğnendiğini düşünüyorsanız veya tam tersi size çok güzel bir ortam sunulduğunu düşünüyor ve keşke her işyeri böyle olsa diyorsanız, destek vermek için tık tık.
1 Haziran’dan itibaren Türkiye’de çocukların arabada seyahat ederken oto koltuğuna oturtulmaları zorunlu olmuş.
Anne Kaz‘ın blogunda gördüğüm arabada koltuğunda uyurken başı düşen bebekler için pratik bebek kafası tutucusu burada. Bizim evde yapmış olduğumuz çocuklar için hayvan şekilli boyun yastığı burada.
Morkoyun süper bir “dinlenesi anne sözleri derlemesi” yapmış. Paylaşmazsam annem terlikle geliyor.
Bu Sibel Arna’nın köşesinden. Bu da Ayşe Aral’ın – sanırım – ona cevaben yazdığı yazısı. Aslında bu yazılara esasen Sibel Arna’nın “emzirmek” ile ilgili şu güzel yazısıdan geldim. Artık başka bir “bebek” yapmayacağımızı sindirmeye çalıştığım bu günlerde bu yazı anne olarak özleyeceğim en büyük şeyin emzirmek olduğunu hatırlattı bana. İkinci sırada ise o bayıldığım koca göbişimin içinden gelen tepikler.
Benim anneannemin ve eşimin babaannesinin Tuzla’da yazlıktan kapı komşusu olması dolayısı ile ailelerimizde herkes birbirini tanıyormuş. Ama biz o sıralar çok ufak olduğumuz için birbirimizin farkında değilmişiz. Sonra da herkes başka yerlere taşınmış. Bu haber makalesi bizim seneler sonra İstanbul’da değil de Amerika’da, hem de ikimiz farklı şehirlerde yaşarken tesadüfen tanışmamızdan biraz daha uçuk bir hikaye. Bizde de benim babam, dedem ve eşimin dedesinin Tuzla’da balıktan dönüşte ufak bir köpek balığı ile çekilmiş foto mevcut. Dünya hakikaten küçük. İnsanın çocuklarına anlatacak böyle enteresan hikayeleri olması ise eşsiz.