Hep birşey olur, bir aksilik. Araya hastalık girer, seyahat olur, misafir gelir. Düzenimi bozan tek bir olay, tembelliği tetikleyen tek bir bahane yeterlidir. Tam herşey yolunda gidiyorken yine o “vaktim yok” girdabına düşmeme neden olacak ufacık bir dürteleme gelir. Resmen arkadan iterler.
Halbuki kaç haftadır ne güzel spor yapıyordum. Koştuğum süreyi arttırmıştım. Evde kaldığım zaman bile DVD lerle çalışıyordum. Ama yine o karşı konulamaz “spor yapmaya vaktim” yok isimli karanlık tünele girdim ve ucunda belirecek ışığı bekliyorum. O ışık ise hiç belirmiyor. Ne Kıpırcanın işi bitiyor, ne evin işi, ne işimin işi. Kendime ayıracak 5 dakikam bile yok.
Hadi canım bu yazıyı yazıyorum ya. Sen iste, ben bulayım sana spor yapmak yerine her gün fuzuli işlere harcadığın kaç 5 dakikayı.
-Ama 5 dakika????
-Evet o 5 dakika!!!!
Ve o 5 dakikayı buldum. Bu yazıyı yazmadan evvel 5 dakika esnedim, gerindim, bir kaç hedef odaklı (evet, evet, kalçalar) hareket yaptım. Ayrıca sabah apartmanda aşağı inip çıkmam gerektiğinde merdivenleri kullandım.
Anlıyorum, spor salonuna gitmeye vaktim yok. Kapı önünde spor yapmaya ayıracak zamanım da yok. Belki evde hoplayıp zıplayacak yarım saatim bile yok ama bugün spora 5 dakika ayırdım. Hiç yoktan iyidir. Belki birkaç gün sonra toparlanıp 10-15 dakikaya çıkartırım. Sonra ilk fırsatta evde DVD den pilates yaparım. Ve de bir haftaya kalmaz sabah koşuma çıkarım.
Hep böyle olur. Sportif düzenimi bozmaya küçücük bir sebep yeter de artar. Tembel çemberimi kırmak için ise o 5 dakikalık sporu yapmak ve başlamak yeterlidir bilirim. Ama o 5 dakikayı bulmak, onu bulsam bile azmi ve gücü bulmak öyle zordur ki. Hayret! Bir buldum mu da, sanki daha çok enerjik olurum. Yorulacağıma spor daha zinde, güçlü yapar beni.
İşte püf noktası o 5 dakikayı bulup başlayabilmekte. “5 dakika” bir başlangıç.
Çok mutluyum çünkü bugün kendim için 5 dakika ayırdım. 🙂