Çok ara vermeden Nurture Shock kitabı üzerine ikinci yazımı yazmak istedim. (İlk yazı) Çocukların televizyon seyredip seyretmemesi tartışıladursun, kitabın yazarları, yine birkaç bilimsel araştırmayı kaynak alarak, bilinçli ebeveynlerin, eğitici olduğunu düşünerek çocuklarına seyrettirdikleri çizgi filmlerin aslında şiddet içerdiği gerekçesi ile seyrettirmediğimiz çizgi filmlerden çok daha zararlı olduğu savunuyor.
Bu yazıyı okuyana kadar bu gerçek kabak gibi yüzüme çarpmamıştı da, ukalalık gibi olmasın, ben bunu bazı çizgi filmlerde çoktandır hissediyordum.
Kitapta anlatılan dille, çocukların çizgi filmlerden etkilenip davranışlarına yansıyan şiddeti psikologlar üçe ayırmış.
- Fiziksel: Atma, vurma, kırma vb.
- İlişkisel: “Sen bizimle oynayamazsın” demek, arkadaşlığını kesmek, umusamamak vb.
- Sözel: İsim takma, hakaret etme vb.
Bir grup çocuğa şiddet içerdiği düşünülen tiplerde çizgi film seyrettirmişler ve her üç kategoride hangi tip şiddeti ne kadar artırdığına bakmışlar. İlk başta ispat etmeye çalıştıkları teoremde bir de, tam zıt bağlamda, eğitici denilen çizgi filmlerin paylaşma ve yardımlaşma konularda ne kadar faydalı olduğunu ölçmek için bir de başka bir gruba eğitici denilen çizgi filmler seyrettirmişler. Araştırmanın ölçeği, şiddet içeren çizgi filmler ve çocuklarda artan şiddetin, ve eğitici çizgi filmler ve artan doğru değerlerin korelasyonuymuş (İstatistik okuyanlara selam olsun). Fakat sonuçları ters köşe yapmış.
Power Rangers gibi şiddet içerdiği düşünülen çizgi filmler çocuklarda sadece belli miktarda fiziksel şiddeti artırırken, Arthur gibi eğitici etiketli çizgi filmler doğru değerleri artırmamasının yanı sıra, ilişkisel ve sözel şiddette fena halde artışa sebep olmuş.
Ben çocuklarımda bu sonucu gözlemledim diyemem ama açıklamasını okuyunca, evet işte bu çizgi filmlerde bana batan kısım buydu dediğim noktayı yakaladım.
Genelde Arthur, Spongebob gibi çizgi filmlerde hep kötü başlayan bir hikaye olur. Özellikle isim takma, kötü davranma gibi örneklerle devam eden çizgi film herkesin doğru yolu bulması ile sonuçlanır. İşte bu tip çizgi filmlerde, özellikle okul öncesi dönemdeki çocuklar bu giriş, gelişme ve sonuç kısımlarını birbirine bağlayamadıklarından sadece isim takma, arkadaşlığı kesme, sataşma gibi olayları öğrenip örnek alıyorlarmış.
Son zamanlarda sevdiğimiz ve bu yüzden devamını seyretmeye gittiğimiz Arabalar (Cars), Oyuncak Hikayesi (Toy Story), Kungfu Panda gibi filmlerin son bölümleri bende inanılmaz hayal kırıklığı yarattı. Hatta eşime Oyuncak Hikayesi 3 e götürmememizi tavsiye ettikleri için özellikle götürmemiştik ama okul sonrası programda seyrettiler. Ben de sonuna denk geldim. Nasıl depresif bir filmdi o öyle? Bunların hepsinde vurdunun kırdının yanı sıra kötülük yapma, kötü davranma, isim takma gibi örnekler vardı.
Geçmişte çocuklar izlerken beni rahatsız eden ve mümkünse seyrettirmemeyi tercih ettiğim Angelina Ballerina ve Thomas the Tank Engine de bu tip kötü örnek olabilecek çizgi filmlerden.
Aynı hayal kırıklığını Kıpırcan çok okumak istiyor diye Saftirik Greg kitabının tüm serisini okmasına izin derdikten sonra da hissettim. Bu kitaplarda özellikle dalga geçme, isim takma gibi şeyler komikmiş gibi anlatılıyordu. Oğlum okuyabiliyor ve okumayı çok istedi, çok severek okudu diye izin verdim ama içeriği onun yaşına uygun değilmiş. Çünkü ona kitapta komik gibi gelen bazı şeyleri, başkasına yapsa veya söylese karşısındakini incitebileceğinin veya üzebileceğinin bilincinde değil henüz. Böyle olunca genel olarak, “oğlum kitapta okuduğun ve sana komik gelen şeylerin hepsini okul veya etütte kimseye söyleme, yanlış anlayıp incinebilirler” dedik ama çok genel bir uyarı, ne kadar yerine ulaştı emin değilim. Misal, tatilde bize gülerek geldi, “hahah ben kazma dişliyim, haha” diye şaklabanlık yapıyor. (Yeni çıkan dişleri kocaman da 🙂 “Oğlum nerden öğrendin bunu?” “kitaptan” “Aman dedim bak gidip başkalarına böyle deme, yanlış anlarlar“. İnanın bilemiyorum başka böyle neler var kitapta. Veya hangi “eğitici çizgi film”den ne kaptı.
Ben yeni gençlik filmlerinin ve dizilerinin de aynen böyle gençlere kötü örnek olarak “yol gösterdiğini” ve anne babaların onları vermesi gereken değerleri (özellikle de evde verilmemişse) altüst ettiğini düşünüyorum.
Siz de böyle “hikayeleri” olan “eğitici”çizgi filmleri seyrettirirken dikkat edin. Çok laf edildi ama bence seyrettirecekseniz yine en iyisi Baby Einstein ve Little Einstein DVD leri 🙂
Sizlerin kötü örnek olduğunu düşündüğünüz, fiziksel şiddet içermediği halde sizi rahatsız eden çizgi filmler var mı?
Çok güzel bir açıklama oldu benim için. Cidden doğru güya eğitici dediğimiz çizgi filmlerde hep bir takım kötülükler öne çıkarıldıktan sonra doğru yol bulunuyor. Belli bi yaşın üstünde anlayabilir ama küçükken neyi ne kadar algıladığını bilemiyoruz.
Cok iyi olmus, ben de ikinci olarak bunu yazmayi planliyordum 🙂 Ama bu yogunlukta ancak Mayis’ta yazardim. Eline saglik! Ayni seyi ben de Kayu icin dusunuyordum. Sonunda tatliya baglansa da o 6-7 dakikalik bolumlerde bile o kadar cok mizmizlanma sahnesi var ki bize hic yoktan giciklik olarak geri donuyor. Kucuk cocuklar olayin nasil cozuldugunu, butunu algilayamadiklari icin direkt beyinlerine ornek davranis olarak yaziyorlarmis. Bu cizgifilmleri yazdigin iyi oldu, onlara da dikkat edelim.
Evren, senin yorumlarini da bekliyorum dort gozle. Farkli bir bakis acin oluyor muhakkak.
Evet yaaaa, kesinlikle… Eşimle geçen gün bi çizgifilm seyrederken bundan konuşuyorduk. Kötü başlayan hikaye kısmını alıyor çocuklarımız. Sonuca bağlayamıyor, o yüzden beklediğimiz sonucu değil istemediğimiz hikayeyi katıyor çizgifilmler. Tam da bu işte…
ben çok büyük oranda çizgi filmleri kızımla birlikte seyrediyorum. ve benim de benzer rahatsızlıklarım oluyor. ama biz birlikte seyrederken sık sık konuşuyoruz seyrettiklerimiz hakkında. seyrettiği her kayu bölümü hakkında en az bir kere konuşmuşluğumuz vardır anlayacağınız. ve ben bahsedilen olumsuz örnekler oluştuğunda hemen başlıyorum vıdı vıdı konuşmalara (aa, ne kadar kötü, bak ne kadar üzüldü, canı acımıştır şimdi, biz böyle şeyler yapmayalım tamam mı… vs.. vs..), çocuğun çizgi filmin sonu ile ilişkiyi kuramayacağını düşünerek. genelde ben konuştukça iyice sessizleşiyor kızım. sanırım düşünüyor (en azından öyle umuyorum 😛 ) belki farklı gelecek ama ben bu tarz bir yaklaşımın biraz da olsa yararlı olduğunu da gözlemliyorum. Sosyalleşmeye oldukça geç başlıyorlar çocuklar artık. ve tabii ki biz onlar evden çıktıktan sonra pek de yanlarında olamıyoruz. bu tip örneklerle hem kendi duygularını daha rahat ifade etmesini, hem de ileride karşılaşabileceği olaylar hakkında şimdiden düşünmeye başlamasını sağlıyor gibi geliyor bana. dediğim gibi bu benim kendi kızımla yaşadıklarımız ve onu gözlemlediğim kadarıyla edindiğim bir fikir. ve kızım tek başına pek de seyretmiyor çizgi film. bu benim, sizlerinde hissettiğiniz endişelere kendi çapımda bulduğum bir cevap. bizde şimdilik işe yaradığını düşünüyorum, bu yüzden paylaşmak istedim.
ben de Evren gibi bu mantikla, bizim tek bildigimiz Kayu da sakat diyecektim, ben de gicigim kendisine, kizimi bilmiyorum ama bende acayip siddet duygulari uyandiriyor kendisi:)).
Hahah, cok guldum yorumuna 🙂
Ben de Caillou’dan şikayetçiyim! Bir bölümde babasıyla süt içen Caillou, ağzının üstündeki süt kalıntısını koluna siliyor. Kızım da sağolsun kaptı bu davranışı 🙁
Ekran başından çocukların daha gergin ve mızmız bir şekilde ayrıldığına ben de katılıyorum. Birşeyler yanlış bu çizgi flmlerde. Bir de Keloğlan’dan ‘şapşal’ demeyi öğrenmiş 🙁 Ne zaman güzel şeyler öğrenecekler?
Ben sadece youtube’dan trailer ya da onayladigim parcalari izletiyorum (Best of Dory from Finding Nemo gibi).
Bir tek Elmo (kendim de cok severim) ve Baby Einstein serisininin(shapes,colors,babywordsworth) hepsini izlemesine izin veriyorum.
aslan kral çizgi filminde amcasının babasını uçurumdan atışını ve suçun üzerine kalmasını yaşayan minik aslancığın durumunu düşünsenize bunu malesef sinemada izledik kızımı ne kadar ilgilendirdi bilmiyorum ama beni kötü etkiledi :((
Biz cizgi film + TV olayini kapatali bir kusur sene oldu. Sunu anladik, TV ve cizgi film olayi bir bagimlilikmis. Simdi ayda bir-iki defa izledikleri yarim saatlik bir zaman dilimi bile bize fazla geliyor, cunku o zaman dilimlerinde neler yapabildiklerini artik biliyoruz. TV yi kapatin ve neler olacagini siz de gorun, uyarayim yalniz, ilk once anne baba bunalima giriyor, ve imkansiz diyorsunuz, inkar asamasinda bir hayli debeleniyorsunuz. Ama kararlilikla uzerine gidince de tam tersi duygular su yuzeyine cikiyor. Ozellikle de kizlarin TV seyrettikleri saatleri “creative play” olarak harcadiklarini gordugumuz zaman butun o saatlere veryansin ettik. Herkese en azindan kisa bir sure de olsa cocuklarina TV siz ve ozellikle cizgi film’siz bir donem gecirtmelerini ve sonra da cocuklarindaki degisiklikleri gozlemlemelerini tavsiye ederim. Cocuklar kendilerini oyalamayi cok iyi biliyorlar, sadece firsat verin.
bende pepe üstüne bi yazı yazacaktım bugünlerde en dertli olduğum tip o trt çocuktan başkada çizgi film kanalı izleyemiyor bu arada
kesinlikle katiliyorum size beni okadar cok rahatsiz ediyor ki pepee mizmiz bencil arkadaslarina karsi saygisiz kendisi istedigi hersey olsun isteyen kusen ne dense tersini yapan itiraz eden uyumsuz davranislar sergilendikten sonra heeee tamam hatami anladim diyen bi karakter cizmisler artik hic bi sekilde izletmiyorum kizim hiiiih istemiyorum diye kollarini birlestiriyo pepeeden kapti eminim Caillou ya kiziyordum bencil diye pepee ondan beter bence baby einstein tarzi biseyler izletmek daha mantikli geliyo bana
benim farkettigim sey de su:seyrettikleri sey her ne olursa olsun, ekranin basindan daha huysuz,daha mizmiz,daha ofkeli(artik akliniza ne gelirse)kalkiyorlar.ozellikle sanat etkinlikleri sonrssinda ise daha sakin,mutlu oluyorlar.turkiyeye dondugumuzden beri tv izleme sureleri cocuklarimin kat be kat artti.her gittigimiz yerde aciveriyorlar bi cocuk kanali,oturtuyorlar cocuklari basina.ama sifir cizgifilm uygulamasina gecmeye kararliyim.cicim aylari bitti.
Ben de yuksel gibi ekran başından gergin kalkıldığını gözlemledim. Bu nedenle mümkün mertebe ekranda hiçbir şey izlettirmiyorum.
Eğer babasıyla bir şey izlemek isterse de bir başka gözlemim: Kızım 2,5 yaşında ve bence gerçek ile sanalı henüz ayırt edemiyor. Bu nedenle çizgi film izlettirmiyorum. Belgesel açıyorum. Belgeselleri izledikten sonra asla çizgi film talep etmedi. Hep belgesel izlemek istiyor. Gerçek ayıları izlemek dururken, konuşan ve dans eden ayıları neden izlemek istesin ki zaten? İleride de ilkokul çağında filan izlemek isterse RED KİD filan izletirim herhalde. Konuşan arabalar, tartışan koyunlar filan anlamsız geliyor bana.
Ben ogluma dora ,tamirci many,biseyin yildizi,winglees ailesi artzooka,ucuzler,rahatkoltuk izletiyorum.
Aslinda hicbirine guvenmiyorum sublimine olup olmadigini bilemiyoruz.
Benim tavsiyem ilk 1 yasi beklemeden kitaplarla tanistirmak biz esimle oyle yaptik suan memnunuz kitap ,boyama,arabalardan bos zaman kaldiginda elisi yapip tvden alikoyuyoruz en fazla gunde 1 saat tv seyredebilir.
ANNELIK VE BABALIK COK EMEK VE GELISIM ISTEYEN GOREVLER HERKESE KOLAYLIKLAR DILERIM .
3 yaşın altında bir çocuğu tvnin karşısına oturtup çizgi film izletmek saçma zaten,çok renkli ve karışık gelir tahminimce.özellikle süngerbob tarzı absürd çizgi filmler direkt beyin sulanması yaratır 😀
ben anne babaların belli bir yaşa kadar tv tarzı şeylere emanet etmek yerine çocukla ilgilenmesi taraftarıyım,azıcık ilgileniverin zaten sonra sizden kopacak o çocuk.
tv kullanmıyoruz ve sebebi seçip derleyip çocuğa sunmak fakat bazılarının etkisini tahmin edemiyorsun…
Bende pepee’yi örnek verebilirim galiba, iyi yönleri olduğu gibi, ELEŞTİRİlecek yönü; 10 dk. bölümün 8-9 dk.sı sürekli mızmızlık yapıp son dakikalarda doğru davranışı öğrenmesi. Nedense taklit edilen tarafı daha çok “yapmıycam işte!” tarafı… Film içerisinde neden yapması gerektiği de işleniyor bu güzel ama mızmızlık tarafı biraz daha aza indirilebilir…
Pirincin içinden taşı ayaklamak lazım, ama bazen taş büyükse o pirinçle pilav yapmaya gerek yok sanırım…
okulöncesi dönemde gerçektende giriş-gelişme-sonuç farkındalığı yok.ben kendi oğlumdan(3yaşında) buna şahidim.Caillou isimli çizgi filmi çok seviyordu bir ara.bir bölümünde kahramanımız hastaneye gidiyor kulak iltihabı olmuş.”doktor canımı yaktı”diye feryat edip muayene olmak istemiyor.kulağını muayene ettiği aletin acıya sebep olduğunu düşünüyor.sonra doktor aleti ona veriyor inceletiyor vs Caillou’da anlıyor korkulacak bişey yok. FAKAT benim 3 yaş altı oğlum yanlızca Caillounun doktora gidince canının yandığını anlıyor o bölümden.o günden sonra 1 yıl kadar her muayenede çığlıklar feryatlar.en güzeli hiç izletmemek.