Bu yazı hem Anne Dostu Toplum’dan ne anlıyorsunuz serisinin devamı, hem de bir kitap değerlendirme yazısı.
Kadın Krallığı kitabını ilk Kitap Günlüğüm blogunda görmüş ve hemen Google Reader’da yıldızla işaretlemiştim. Kitabın yazarı Arjantinli bir gazeteci. Çin’in güneyinde, Musou kabilesinin olduğu bölgeye gidip bir süre onlarla kalıyor ve burada gördüklerini ve yaşadıklarını yazıyor. Kitabın sosyal bir teması veya kanıtlamak istediği bir tezi yok. Zaten yazı dili de pek analitik değil. Çoğunlukla gözlemlerinden oluşan bir gezi hatıra kitabı bile diyebiliriz.
Eminim çoğunuz, dünyayı kadınlar yönetse çok daha farklı, daha olumlu, daha güzel bir yer olurdu, diye düşünmüşsünüzdür. Ama hiçbirimiz bunu tecrübe etmediğimiz için, insan kafasında oturtamıyor. Nasıl olur, ataerkil toplumun tam tersi mi olur, tam bir öngörüde bulunmak için içimizde yeterli veri yok. Dünkü yazımda ifade ettiğim gibi şu anda yönetim kademesinde bulunan kadınlar da malesef kadınlıklarından sıyrılıp maskulin maske ve kostümlerini giymiş kadınlar olduğu için, çeşitli ülkelerdeki kadın cumhurbaşkanı, kadın başbakan, kadın rektör olmuş kişileri baz alarak kadın egemen bir toplum olsaydık şöyle olurdu demek de mümkün değil.
Kadın Krallığı işte böyle bir dünyanın kapılarını aralıyor. Gerçek kadın egemen toplumda, kadın daha fazla hak sahibi iken erkekler şu anda kadınların ezildiği gibi eziliyor mu? Anlaşmazlıklarda kan gövdeyi götürüyor mu? Bu ve benzer olasılıkları merak ediyorsanız bu kitap size bolca cevap sunuyor.
Kitaba göre kadın egemen toplum, kesinlikle erkek egemen toplumun aynadaki yansıması değil. Tamamen farklı bir dinamik. Erkeklerin de toplumda önemli görev ve sorumlulukları var. Erkekler ezik değil veya en azından öyle hissetmiyorlar.
Aile yapısında, kadının aile reisi ve eve ekmek getiren başlıca çalışanının olmasının dışındaki en büyük değişiklik tek eşlilik ve bildiğimiz evlilik mevhumunun olmaması ve de şu anda büyük şehirlerde gördüğümüz çekirdek aile yapısı yerine anneanne, anne, teyzeler, dayılar, çocuklar, kuzenler vs şeklinde anneden gelen tüm akrabaların bir arada yaşadığı koca bir aile olması.
Beni en etkileyen kısımlardan biri anlaşmazlık olduğunda kişiler veya aileler arası tansiyonun yükselmesine ve fiziki karşılaşmaya varmamasına kadın aile büyüklerinin kesinlikle izin vermemesi. Bu benim “dünyayı kadınlar yönetseydi dünya barış dolu bir yer olurdu” savımı da destekliyor.
Çocukların bakımı büyük aile arasında teyze, dayı, anneanne ile paylaşılıyor. Bizim esas golü yediğimiz yer bence burası zaten. Ben yine şanslıyım. İmkan olsa bütün nine, anneanne, babaanne, kardeşleri, kuzenleri vs bir çatı altına toplasak. Koca bir çiftliğe taşınsak. Biraz tarla, biraz hayvan. Ben dikiş de dikerim. Herkes istediğini okusun yine, doktor olmak isteyen, öğretmen, mühendis olmak isteyen. Birkaç tüccar, hatta birkaç tane ziraatçi. Arada seyahate çıksak. En kralı.
Hayallere kaydı konu. Kusura bakmayın. Kadın krallığına dönersek kitabı okumanızı kesinlikle tavsiye ederim. “Anne Dostu Toplum” yolunda her soruya veya engele bir cevap ve çözüm bulmasa bile kesinlikle sağlam bir bakış açısı getiriyor. Olayın kadınlarda başlayıp kadınlarda bittiğini çok iyi anlıyorsunuz. Sorun erkek egemen toplum yapısı olsa bile, asimile olan bizlerin “Anne Dostu Toplum”dan uzak bir noktada bulunmamızın büyük bir payı var.
Kadınların elinden ancak kadınlar tutacak, diğer asimile olmuş kadınlar ikna edilecek, erkek yandaşlar bulunacak sonra hep beraber adam gibi bir yeni nesil, yeni bir taban yetiştirilecek. Sonra gelsin kanunlar vs. Benim gerçekten (çocuklarım için) üzüldüğüm ve içimi acıtan durum ise şu anda (yer yurt farketmeksizin dünyanın her yerinde) tam tersi kafa yapısına sahip bir neslin (kadınlı erkekli) geometrik bir hızla artarak gümbür gümbür gelmekte olması. Benim gibi her zaman olumlu düşünen ve pozitif bakmaya çalışan birinin bu konuda gayet karamsar olması pek iyiye alamet olmasa gerek.
Ama…..
Geçtiğimiz pazar Türk Derneğindeki Atatürk’ü Anma Töreninde Dersimiz Atatürk filmi gösterimi öncesinde yaptığım sunumda, çocuklara söylediğim şeyi burada hem kendime hem de sizlere tekrar etmekte fayda var. Atatürk gençliğe hitabesinde “vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin!” diyor.
Kadınlar olarak buna ihtiyacımız olduğuna inanıyorsak, bir şekilde Blogcu Anne ve Emzirme Manifestosunu olduğu yere getiren ekibin önayak olduğu bu kapsamı genişlemiş platformda bir araya geleceğiz. Yapılması gerekenler neyse yapacağız.
Kadın Krallığı Ricardo Coler |
Niye bu yazin 0 yorum almis, halbuki… ya da… neyse…bana tuhaf geldi ya sana?
0 yorumun sebebi şu: Yazıyı okuyan herkes arama motorlarına bakmaya başladığı için.
İyimser miyim? 🙂