Çocuklarımız bilinçlendiği andan itibaren etrafında gördükleri ve ilgilerini çeken herşeyi istemeye başlarlar. Bu gayet normaldir. Keza biz de yetişkinler olarak gördüğümüz ve hoşumuza giden herşeyi istemez miyiz? İsteriz. Ama kendi alma kapasitemizi biliriz (bilmeyenler de yok değil), ona göre gerekli, bütçemize uygun, mekana sığabilecekleri alır geri kalanını bırakırız.
Çocukların kısıtlı kaynak olgusundan haberleri olmadığından ve mantığa dayalı karar verebilme mekanizmaları gelişmemiş olduğundan bize her gördüklerini istiyorlarmış gibi gelir. Ortak alanlarda oynamaya gittiğimizde başka çocukların ellerindekini isterler, alışverişe çıktığımızda olur olmaz en muzur şeyleri sanki ana karnında tespit etmişçesine bulur ve almak için tuttururlar. Tutturmakla kalmayıp alınmazsa olay çıkarırlar. Belli bir süre sonra ortak oyun alanlarında değiş tokuş, paylaşma ve sıra bekleme yöntemleri öğretilse bile alma veya almama seçenekleri ile kısıtlı alışveriş azap haline gelmeye başlar.
Bunun eğitimi çok ufaktan başlıyor. Bizde işe yarayan yöntemlerden birkaçını burada paylaşmak istiyorum.
1. Alışverişe karın tok, uyku alınmış gitmek
Alışverişe çocuğunuzun karnı tok sırtı pekken çıkarsanız, arıza çıkma olasılığını büyük ölçüde aza indirgemiş olursunuz.
2. Alışverişe çıkmadan neler alınacağını (ve alınmayacağını) belirlemek. Resimli alışveriş listesi.
Alışverişe çıkamadan evvel çocuğunuza neler almak için alışverişe çıkacağınızı açıklayın. Beklentileri belirleyin. Bunun dışında gördüğü ve sevdiği şeylere bakabileceini ama almayacağınızı öncedne belirtin. Vaktinizi varsa, hem çocuğunuza eğlence olsun diye hem de neler alacağınızı bilmesi açısından resimli liste bastırıp alabilirsiniz.
3. Yanınızda birkaç oyuncak, atıştırmalık vs götürmek.
Çocuğunuzun bir süredir görmediği bir oyuncağı yanınıza almak ve tabi atıştırmalık cephanesini dolu tutmak acil durumlar için birebirdir. Kafayı birşeye takma belirtisi gösterdiği anda acil durum camını kırıp oyuncağu veya atıştırmalığı çıkarınız. (Dip not çocuğun dikkatini dağılsın ağzına diye şeker çikolata tıkmayı kastetmediğimi anladınız siz)
4. Kasaya kadar bakabilirsin. Burada biraz bakabilirsin.
Eğer çok sevdiği birşey görürlerse çocuklara kasaya kadar bakabileceklerini söylüyoruz. Kutusundan çıkmıyor. Eve götürmüyoruz.
5. Çocuklara görev vererek meşgul tutmak.
Çocuklara “onları sepete koy, limonları say, bunları torbaya koy, arabayı it” gibi işler vererek meşgul tutabilirsiniz. Eğer yeterince büyüklerse neler alınacağını söyleyip onların bulmasını isteyebilirsiniz.
6. Kasada parasını ödememiz lazım.
Bu, özellikle alınan birşeyin kasaya kadar açılmaması için verilen bir komut. Kutu veya paket kasada parası ödenene kadar açılmaz. Bu ön eğitim ayrıca sepete konuluğö kasaya giden herşeyin ancak para verilecek kasadan geçip eve gireceğini öğretmek açısından ön eğitim oluyor.
7. İstediğimiz herşeyi satın almayız. (O kadar paramız yok. vb.)
Bizimkiler büyüdükleri için “Satın almak parayla olur. Anne ve baba çalışarak para kazanır. Para kısıtlıdır. Herşeyi alamayız.” olgusunu uzun zamandır işlemekteyiz. Bunun dışında “lazım değil”, “benzerinden var”, “yerimiz yok” gibi sebepleri de kullanıyoruz. Ama genel olarak istediğimiz herşeyi satın almayız, deyince artık çok karşı koymuyorlar.
8. Başka şeyler aldık, paramız bu kadardı.
Alışverişe belli şeyler için çıkmışsak, onları ödeyecek kadar paramız var demektir. Daha fazlasını harcayamayız.
9. Gerekli değil. Evde zaten bu var. Zaten daha önce bu alınmıştı.
Çocuklara her gördükleri ve sevdikleri şeyin gerekli olmadığını da anlatmak lazım. Özellikle de evde veya okulda benzeri varsa. Buna da bahaneleri, “tamam o zaman evdeki eskiyince alırız”. Evdeki kırılırsa alırız mazeretine kesinlikle pabuç bırakmayacağımızı biliyorlar. Mallarına iyi bakmalarını ve kırılır veya kaybolursa hop diye yenisini almayacağımızı vıdı vıdı söylüyoruz.
10. Bu pahalı, bu ucuz.
Artık iki çocuğumuz da sayıları bildiği için istedikleri şeylerin fiyatlarını okutup, pahalı ve ucuz kavramlarını öğretmeye çalışıyorum.
Her türlü eğitimde olduğu gibi bunda da anahtar kelime sebat etmektir. Bir gün yaygaraya yelken indirip, ertesi gün geri adam atmamayı deneyecekseniz bol şanslar diliyorum. Pazarlıklara boyun eğmeme çocuklarda yavaş yavaş:
- para kazanmak için çalışmak lazım,
- para kısıtlı,
- herşey gerekli değil ve
- yerimiz yok
gibi etkenleri idrak etmelerine yardımcı olur.
Gerçi çocuklar da büyüyünce daha yaratıcı bahanelerle karşımıza çıkıyorlar. Bizimkilerin bu aralar takıldıkları laf, bugün almazsak doğumgünlerinde almamız için sipariş vermek. Günü kurtarmak için “hehe” desem verdiğim sözü hatırlayacaklarını bildiğimden kesinlikle tutmayacağım söz vermiyorum. Kullandıkları ikinci kozları, bizim almadıklarımızı ve almayacaklarımızı anneanne ve babaannelere aldırmak. Çocuk eğitiminde kendime ne kadar güveniyorsam, anneanne, babaanne ve dede eğitiminde o kadar çaresizim.
Cocugumla alisveris yapmaktan nefret ediyorum cunku herseyi merak eden beyinler almak istemesede, dokunmak, koklamak, tatmak istiyor. belki de en iyisi buyuk market alisverisi disinda en minimumda tutmak cocuklu alisveris zamanlarini.
Bunun yanisira ozellikle ekolojik sorunlarin bu kadar arttigi bir donemde, tuketim miktarlarimizi kapitalist toplumlara ayak uydurarak feci bir derecede arttirdigimizi kabul edersek, bence en guzeli oyuncak kutuphaneleri kurabilmek. malesef toplumsal gonullu calismanin gelismedigi bir yerde biraz zor ve utopik ama umit. veya cocuklara kucukken ogretemeyebiliriz belki ama az ve gerekli tuketmenin oneminden bahsedebiliriz en azindan. biz ustunde durdukca az tuketimin etrafimiz habire “ammaaannn sacmalama” seklinde mudahele etmeye meyilli olabilir, ama cocuklarin gelecegini ve birer saglikli, cevresine duyarli bireyler olmasini istiyorsak bence gec kalmadan bu aliskanligi onlara kazandirmaliyiz. umuyorum sadece
“” Çocuk eğitiminde kendime ne kadar güveniyorsam, anneanne, babaanne ve dede eğitiminde o kadar çaresizim.””
benim de zorlanacağımı dşündüğüm nokta bu çocuğum olunca… daha doğmadan çatışıyoruz muhabbetlerde…
oyle dogru ki soylediginiz… Ben almadim istedigi treni, cunku bir hafta once babannesi ayni tur bir tren zaten almisti. Oglum da anlayis gosterdi ustelemedi. Babannesi bunu duydu ya iki gun sonra gidildi isteyip unuttugu treni aldi cocuga…oof ooof. Disiplin etmek cok zor. Su da var ki cocugun anne-baba haric buyuklerle de iliski halinde buyumesi lazim. Sanki zararlari- faydalari birbirini goturuyor elde var basagrisi 🙂 Belki pratik anne bu meseleye de pratik bir cozum onerir.
Ne markete ne de mağaza alışverişine kızımı götürmüyorum. Sadece kitapçıya beraber gidiyoruz. Daha küçük tabii, henüz 2 yaşında. Ama biz de bir tek anneanne var. Onun da önünü alamıyoruz. “Çocuklar çanta kullanmaz” diye okul çantası haricinde, 18 yaşıma kadar bana çanta almayan annem 2 yaşındaki kızıma tam 8 tane çanta almış durumd ahalihazırda 🙂 Saklıyorum aldıklarını, göstermiyorum. Birini saklayıp, diğerini çıakrtıyorum. Ama anneanne zaptolmuyor. 2 yaşındaki kızıma 2 tekerlekli bisiklet aldı en son. Neymiş, parkta görüp özeniyormuş 🙂 Of anne offf 🙂
hakikaten pratik kadınsın 🙂 bir kez daha tüm çareleri bir araya toplamışsın gerçekten… bu yazıyı bizim cücelerin anneanne, babaannelerine, halalarına bir de dayı ve amcalarının kız arkadaşlarını iletiyorum 🙂
Bu arada Mira küçükken birlikte alışveriş yapmak pek rahattı ama 3,5 yaşından sonra ağzımızın payını almaya başladık. – ki çok nadir toplu alışveriş mekanı görürüz, supermarket kullanmayız, yılda 1-2 kıyafet alışverişi yaparız vs. vs buna rağmen zorlanıyorum – hatta alışverişe g’tmeye gerek yok “anneee bugün şöyle bir şey düşündüm (aslında arkadaşımda gördüm diyecek ama yemiyor) doğumgünümde lütfen onu alırmısın?” bana diye pazarlık yapıyor. her gün bir şey alınması üzerine pazarlık yapılmasından rahatsız oluyorum haliyle…
biz de 3’u gectikten beri alisverisi rahat yapamamaya basladik. yalniz ben unutur umidiyle dogumgununde aliriz lafini kullaniyordum, haziranda 3 oldu, 4 yas dogumgunune daha cok var. ve dogumgununde aliriza razi olup bir sure sonra unutabiliyor.
Bu lafa tum kalbimle katiliyorum: “Çocuk eğitiminde kendime ne kadar güveniyorsam, anneanne, babaanne ve dede eğitiminde o kadar çaresizim.”
2 yaşındaki kızımla alış-veriş şimdilik pek yormuyor bizi. Evet alınacaklar listesini önceden onlara da tekrarlatmak işi kolaylaştırıyor.Aldığı şeyin liste dışında olduğunu görünce pekte arıza çıkartmıyor. Dokunma kısmına gelince şuan özgür bırakıyorum,yanında oluyorum.Her hangi bir şeyde müdahale şansın daha kolay oluyor.
Bir de ,sürecin uzun olacağını bildiğim için ,alış-verişe zaman ayırıyorum.en azından bu da sinirlerimi hoplatma kısmını öldürüyor 😛
İstediği bir şeyi olduğu zaman dışarı da ya da mağaza içinde “o bizim değil ki” diyorum.Bırakıyor,işe yarıyor, biliyorum şimdilik.sonrasını da o zaman düşüneceğim 🙂
Evet son paragraftaki durum özellikle bizde de oluyor. Taktığı birşey varsa her gece yatarken dua eder gibi doğumgünümde bana şunu alacak mısınız diye yineliyor. Ve tabi büyük anne ve babalar. Bazen bize hiç söylemediği birşeyi direk onlara söyleyip aldırıyor maaleef.
Biz cocuklari alisverise cok nadir goturuyoruz. Aslinda elimizden geldigince bizde gitmiyoruz. Haftalik gida alisverislerimizi farmers marketden toparliyoruz, diger ihtiyaclari ise gerektikce amazondan almaya calisiyoruz yeter ki o havasiz, ruhsuz, yapay isikli alisveris merkezine gitmek zorunda kalmayalim. Alisverise gitmek zorunda kalirsak ve Almila begendigi bir oyuncak olursa yanima gelir ve bu “made in china” mi diye sorar, ve benim cevabim %99 evet olur. Made in China bir oyuncagin evimize girmeyecegini bilir ve yerine birakir. Bu konuda kesinlikle taviz vermiyoruz. Bizim cocuklarimizin mutlulugu baska cocuklarin veya insanlarin istirabi olmamali. Bu duruma dogumgunlerimiz de dahil. Dogumgunlerinde sadece elde uretilmis, onlara ozel, anlamli ve uzun sure saklayabilecekleri hediyeler bulmaya calisiyoruz veya ben kendim yapiyorum. Bu yuzden sunu da dogumgunumde alirmisin diye pazarlik hicbir zaman soz konusu olmuyor. Bu devirde alternatif cocuk yetistirmek gercekten zor bir is ama imkansiz degil.