Hem fikir, hem de içerik açısından çok güzel bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Fernando Savater, daha önsözünde “oğlum sana büyük şeyler söylemek için içime öyle bir dürtü var ki” diyerek benim hislerime tercüman olmuş. Ben de çocuklarıma büyük şeyler söylemek, hayata ait dersler anlatmak ve onlara yol göstereren tavsiyeler vermek istiyorum. Sonra hem yaşları gereği çok mu erkendir diye düşünüyorum, hem de “nasihatçi anne” damgası yemekten korkuyorum. Yine de kendimi tutamadığım zamanlar oluyor.
Benim çocuklarıma bırakmak üzere, üzerinde çalıştığım bir projeye az da olsa benzer bir kitap olan “Oğluma ahlak üstüne öğütler” i iki bölümde inceleyeceğim. İlki kitabın ana konusu, içerik detayları ve benim görüş ve yorumlarım. İkincisi kitabın Türkçe tercümesi.
Kitabın içeriği hakkında olumlu şeyler yazacağım bu bölüme başlamadan evvel peşin peşin yazayım. Bu kitabın İletişim yayınları tarafından piyasada olan tercümesini kesinlikle almayın. Almakta özgürsünüz ama alacaksanız çekeceğiniz acının sorumluluğunu ben üstüme almıyorum. Kitabı okurken ne kadar acı çektiğimi şöyle ifade edeyim. 130 sayfalık kitabı okumam bir aya yakın sürdü ve bu bölümde okuyacağınız yorumları yazmak için ayrıca üstüne İngilizce tercümesini bulup onu okumak zorunda kaldım. Tercüme kısmını yarın irdeleyeceğim.
Savater bu kitabı 15 yaşlarındaki oğluna yazmış. Zaten kitabın orijinal adı olan Amador, oğlunun adı. Kitap bildiğimiz anlamda ahlak kitabı değil. Savater özgürlük, yaşama bilinci, iyi bir hayat yaşama, kendini başkalarının yerine koyma, hayatın anlamı ve mutluluk üzerine deneme yazmış diyebiliriz. Nasihat de değil. Şu durumda şöyle yapmak gerekir, ahlak bu durumda böyle yapmayı gerektirir şeklinde kesin kural ve yollar göstermiyor. Ergenlik çağındaki bir gence ve hatta yetişkinlere hayatın özgürlük ve seçeneklerden oluştuğunu, bu seçeneklerin sonuçları ve izleri olduğunu ve bu izlerin insanın kendini oluşturduğunu anlatıyor. Bu yüzden de bilinçli yaşamak gerektiğini söylüyor.
Bilinçli yaşamak, tercih etmekte özgür olduğumuz seçeneklerin mantıksal sonuçları olduğunu unutmadan yaşamaktır diyor. Dünyada, adada yaşayan Robinson Cruzo gibi tek başına olmadığımızı ve başkaları ile beraber yaşadığımız için karşımızdakilerin yerine kendimizi koyarak davranmamız gerektiğinden bahsediyor. Seçme konusunda özgür olmadığımız şeyler başımıza geldiğinde ise ona vereceğimiz tepki konusunda özgürüz diyor.
Özgürlüklerinin olmadıkların şikayet edenler ise aslında bundan memnundurlar çünkü olan bitenin sorumluluğunu üstlerine almazlar. Buna çok katılıyorum. Dünya kendi yaptıklarının sorumluluklarını almamaktan memnun, herşeyin suçunu kader, devlet, hükümet, okul, televizyon, bilgisayar oyunu, zararlı gidalar, sigara ve uyuşturucu satıcılarına atan bireylerle dolu. Geometrik bir şekilde de ürüyorlar.
Kitapta “ahlaksızlık” üzerine çok güzel bir bölüm var. Ahlaksızlık deyince genellikle ilk olarak ve sadece “cinsellik” ‘le ilgili şeyler gelir ve cinselliğin ahlaksızlık olduğu vurgulanır diyor. Halbuki ahlaksızlık sayılabilecek, veya eskiden ahlaksızlık sayılan ama artık kanıksanmış ve hatta hatta eskiden ahlaksızlık kapsamına giren ama günümüzde matah sayılan birçok konunun cinsellik ile alakası yok.
Beğendiğim birkaç alıntı:
“Hayat ileri gidiyor ve dönüşü yok. Bu yüzden istediğin şeyler üzerinde dikkatlice düşün.”
“Yaşamayı bilmek matematik gibi kesin bir bilim değil, müzik gibi bir sanattır.”
“Seçmek söz konusu olduğuna göre, yüzünü duvara döndürecek seçimler değil, ardından sana çok sayıda başka olası seçeneklerin yolunu açacak seçimler yapmaya çalış her zaman.”
Bu kitabın derinliğini ergenlik çağındaki gençler anlayacaklarını umuyorum Savater’in ümit ettiği gibi, çocuğunu karşısına alıp dinlemeyeceğini bile bile, ona zorla bunları anlatmaktansa, kitabı özgürce istediği zaman parça parça okutmak daha etkili olabilir.
Gençler hep özgürlük ister. Biz de gençken öyleydik. Büyüdüğümüzü iddia eder daha fazla hak isterdik. Daha dün okuduğum, gençler arasında araba kazaları konulu bir makalede, yapılan araştırmaların beynin risk analizi, hüküm ve karar verme ile ilgili olan kısmının 25 yaşına kadar tamamen gelişmediğini ortaya koyduğunu yazmışlar. Gençler özgür olduklarında yaptıkları seçimlerin onların benliklerini oluşturduğunun idrakine varsalar, ne istediklerini anlamaya çalışsalar, seçimleri üzerine dikkatlice düşünmeyi alışkanlık haline getirseler, bir taraftan iyi yaşamak için bencil olsalar ama karşılarındakilerinin yerine kendilerini koysalar.
Bu konuda düşüncelerimi ve ebeveynlik düsturumu Sedef Örsel Özçelik, cocukluyuzbiz.blogspot.com adresindeki blogunda yazdığı son yazısında tam benim aklımdan geçtiği şekilde ifade etmiş.
Kitabın yeni bir tercümesi çıkarsa Türkçesini yoksa bildiğiniz yabancı dillerdeki tercümesini tavsiye ederim. İngilizcesi çok güzeldi. Kısa ve su gibi akıcı okunuyor.
İngilizce Adı: Amador: in which a father addresses his son on questions of ethics – that is options and values of freedom – and attempts to show him how to have a good life.
Oğluma Ahlak Üstüne Öğütler Fernando Savater |
Ben de hep 25 yaşından sonra tam olgunlaştığımı düşünür ve “İnsanlar eskiden 15 yaşında anne oluyorlarmış. Ben neden bu kadar geç olgunlaştım acaba” derdim. Demek ki haklıymışım, fiziksel olgunluk ile beyinsel olgunluk farklı kavramlarmış ve 25 yaşından önce çocuğumun 220 km hızla giden bir araba almasına izin vermemeye kesin kararlıyım 🙂
alıntı blogtaki tanımı çok ama çok sevdim.
Pratikanne, oğlumun bilinçli bir çocuk olmasını sağlamak en büyük dileğim .Sonrasında öğüt vermemize de gerek kalmayacak sanırım:))
Peki bu bilinç nasıl oluşacak?Öncelikle aile bireylerinin tutum,davranış ve bakış açılarını inceleyecek ve etkilenecektir diye düşünüyorum,sonra okudukları,sonra eğitimi ve pek tabii ki kendi karakteri de belirleyici.Nacizane fikrim çocuğuma öğüt vermemekten yana ama hayatını doyurucu hale getirip ,bilinçli bir bakış açısına sahip olması için gerekli yönlendirmeleri tabii ki yapacağımdır.Eminim ki ,siz de yapıyorsunuzdur.
Ama yanlış anlaşılmasın bu kitabı kesinlikle okuyacağım:))
Üstelik bende de şu sıralar şöyle bir kaygı var: http://binbirrenkle.wordpress.com/2011/09/22/ordan-burdan/
Sevgiler,
Ben de doğmamış oğluma birşeyler yazıyorum..
“Hayat ileri gidiyor ve dönüşü yok. Bu yüzden istediğin şeyler üzerinde dikkatlice düşün.”
ne kadar doğru..
Ne guzel, ben de vakit buldukca yazmaya calisiyorum ileride okusunlar diye. Ama sadece cocuklarimiza mi? Bizim bile tekrar tekrar okumamiz, hatirlamamiz lazim bunu.
Yazı ne kadar isabet oldu pratik anne.
Bir kaç gün önce yaşadığım yerde 23 yaşlarında 4 genç araba yarıştırırken hayatlarını kaybetti.
Üstelik tek günahı yan şeritten geçiyor olan başka bir baba ve oğlu da kazadan sağ çıkmadı.Durmadan aklıma bu olay geliyor.Şimdi senden bu beynin hüküm ve karar verme kısmı ile ilgili satırı okudum.Anne baba olmak hiç kolay değil.Böyle acı bir olay herkese ders olmalı.
Gulsah,
Inanilmaz uzuldum. Aman Allahim. Korkunc birsey. Allah bizim cocuklarimizi korusun, bizleri de onlara bagislasin. Allah muhafaza. Offf!