Malumunuz iş dünyasında pazarlık, müzakere ve uzlaşma çok önemli meziyetler. Aslında ikna edebilme ve uzlaşabilme yeteneği iş dünyasından çok evde lazım ve anne baba olan kişilerin bu yetenekleri çok daha bilenmiş.
Çocuk birşey ister, anne baba çocuğun istediğini istemez veya başka birşey ister. Köprüdeki iki inatçı keçi gibi iki ileri bir geri çekişme olur. Kimin ikna kabiliyeti daha kuvvetli ise ki bunun çocuk olma olasılığı gayet yüksektir, onun dediği veya istediği olur. Bizim evde de durum farklı değil. Zalim, çocuğa höt zöt bağıran veya döven anne babalar değiliz ama belli kurallar ve sınırlarımız da mevcut.
Her çocuğun birşeye kafayı takma, istediğinden dönmeme ve ikna edilebilme seviyesi farklı. Bizim evde heyecanlı kişilik oğluş olmasına rağmen kızım kesinlikle daha zor ikna edilebilir biri. Bebekken kafası bozduğunda kulakları tırmalayan, sokakta aynı sesi duysam herhalde annesi çocuğun canını yakıyor veya ne şımarık çocuk diyeceğim çok tiz bir çığlığı vardı. Cidden o sesin nasıl benim çocuğumdan çıktığına inanamadım. Hala daha var ama eskisi kadar beyin tırmalayıcı değil. Biz aile arasında o sese “cırlama” diyoruz. Abisi ile inatlaşırsa o “cırlamayı” hala kullanıyor. Kıpırcan “cırlamaya” karşı malesef hala bağışıksız. Çok fena siniyor.
Bize karşı ise birşeye kafayı taktığında insanın kanını kurutan bir mıyıldaması var. Kafaya taktığı şeyi mıyıldanarak hiç yorulmaksızın saatlerce tekrar edebilir. Ta ki istediğini yaptırana kadar. Benim de bu bu mıyıldanmaya karşı en korumasız olduğum zaman araba kullanırken.
Şikayet bir yana yaşı ne olursa olsun çocuklarla nasıl uzlaşabiliriz oraya gelelim.
1. İngilizcede “pick your battles” derler. Tercümesi savaşını seç. Bir kere çocukla her ufak şeyde takışmamak lazım. Bazen bırakacaksın saldım çayıra mevlam kayıra. Kafa kafaya geleceksen, seçmece ve mühim şeylerde müzakereye oturacaksın. Mesela her kış palto krizimiz olur. Öğrendim artık, palto giymek istemediklerinde aynen t-shirt ile bırakıyorum sokağa, iki dakika sonra palto istiyorlar. Ancak bazı sabahlar “bugün okula gitmek istemiyorum” krizlerimiz oluyor. Doğal olarak “sen gitme bugün evde otur da gör bakalım” diye çayıra salma seçeneği mevcut değil. Müzakereler başlıyor.
2. Kurallar koy: Kurallar ortaya çıkabilecek hırgürü önceden engellemeye yarayan sınırlardır. Kurallar açık, kesin olmalı ve her iki ebeveyn tarafından sabit bir şekilde uygulanmalıdır. Evde gazlı içecek içilmez kuralı var. Eve alınmayan birşey zaten. Ama dışarıdaysak benim dışımda herkes gazlı içecek içer. Çocuğa zararlı deyip büyüklerin içmesi zaten yeterince kafa karıştırıcı. Bir gün eşim dışarı çıktık bir kerelik diye kola isteyen oğluma kola almış. Evin eli maşalısı ben olduğum için zaten bana kesinlikle ne içtiğini söylemedi. Sonra iki hafta boyunca “Ama babam bana aldı, içmeme izin verdi” diye her fırsatta kola istedi. Önce babaya gerekli mesaj verildi. Sonra oğluşa net bir şekilde babasının hata yaptığını ve bir daha o hatanın tekrarlanmayacağından emin olması gerektiği açıklandı.
3. Sebep sonuç ilişkisi kur (ceza değil): Çocuk ne kadar ufak olursa olsun yaptıklarının bir sonuçu olduğunu anlamalı. Palto giymezsen üşürsün, kola içersen miden rahatsız olur, dişlerin çürür gibi hemen anında gerçekleşmeyen uzun vadeli sebep sonuçlardan ziyade hemen yapılan fiili takip edecek sonuçlar çocuğa bazen tekrar ederek, bazen tecrübe ettirilerek anlatılabilir. Özellikle sizin yapmanızı istediğiniz birşeyi yapmamakta ısrarcılarsa (oda toplamak, yatağa gitmek, ders çalışmak vs) onların da sabit bir sonucu olmalı. Başka konularda yakın geçmişten örnekler verilebilir. “Hatırlıyor musun, böyle yaptığında şöyle olmuştu. Gel istersen biz bunu böyle değil öyle yapalım.” gibi. Sonuç bazen direk o olayla ilintili olmayıp sizden gelecek tepki de olabilir. Çocukların ikisinin de inat damarı tuttu mu, “çocuklar kızgın anne olmamı istemiyorsanız, kendi aranızda bir çözüm bulun veya anlaşın” diyorum. Genelde işe yarıyor. (Kızgın anne halimin çok popüler olmadığını anlamışsınızdır).
4. Ara yol bul: Genelde en iyi senaryo mantıklı bir açıklamanın çocuk tarafından kabul edilip ebeveynin dediği olması. Bu senaryonun gerçekleşmediği seferlerde (ki bu çoğu zaman oluyor) en iyi çözüm ise ara yol bulma. Arayol bulmanın en mühim adımı karşı tarafın isteklerinin ve nedenlerinin dinlenmesi. Bu da her zaman münküm olmayabilir. Çocuk konuşmuyor, konuşsa bile ifade edemiyor veya o konuda niye inat ediyor kendi bile bilmiyor olabilir. Bazen lafı ağzına vermek bu tıkanıklığı çözebiliyor. Tabi ağzına verdiğiniz lafın sizin lehinize kullanılabilinecek birşey olması tercih sebebi. Ara yol bulmada vermek istediğim en mühim tiyolardan biri, ilerisi için ileride tutmayacağınız söz kesinlikle vermemek. “Şimdi olmaz, yarın gideriz.” ,”Sen şimdi bunu ye, ben sonra sana bilmemne vereceğim.”gibi tutulmayacak vaatler çok tehlikeli hareketler. Çocuk hafızası dediğin bu blogu okuyan herkesi, 3 kuşak büyükleri ile beraber suya getirir susuz götürür. Vakti geldi mi bu sözler onyüzbin kaplan gücünde inat olarak gelir kafanızı yer. Ondan aman diyeyim. Neymiş? Kisa vadede ara yol bulmak için ileride tutmayacağımız sözler vermeyecekmişiz.
5. Çözüm üretmeyi öğret: Bu bir seferde olmayan ve çok uzun süre tekrar ve tatbik gerektiren ama uzun vadede çok faydası olan bir yöntem. “Anlaşın”, “anlaşalım”, “çözüm bulun”, “bu böyle olmayacak sence başka nasıl olabilir?” gibi kalıplarla beraber önce siz örnekler getirin, sonra onlardan çözüm getirmelerini isteyin. Maksat herkes kim ne istiyor, sebebi ne, açıklaması ne bilsin, ona göre bir orta yolda uzlaşılsın. Bu noktaya 4-5 yaşında varabilmek için çok erken yaşta ve çok yoğun bir şekilde eğitmeniz lazım.Arada sırada bizimkilerle hafiften gerilme başlangıcında iken işaret verirsem, kısa bir duraklamadan sonra “madem öyle ben şöyle yapayım” diye kendi kendilerine ayar verdikleri olmuyor değil.
Çocuğunuzla mantık tokuşturmaya kalkıştığınız vakit onun veya sizin uyku, yemek veya içecek eksikliği olmadığından veya fazla enerji birikmesi yaşamadığından emin olun. Yoksa Sokrat’ı getirin kimse çocuğu ikna edemez.
Son olarak 1. maddeye geri dönmek istiyorum. Güvenlik, sağlık ve eğitim konuları dışında çok elzem konular olmadığı sürece çocuklar kafalarına birşey takmışlarsa onlarla inatlaşan anne baba değiliz. Ancak, “çocuğum inat ediyor araba koltuğuna oturmuyor, emniyet kemerini bağlattırmıyor”, konusu en hassas olduğum nokta. Burada yetişkin olan bizleriz. Yaş kaç olursa olsun mümkün olduğunca yumuşak yollarla bebek ve çocuklar o araba koltuğuna oturtulmalı ve emniyet kemeri bağlanmalı. Aynı şekilde “çocuğum devamlı televizyon açmamı istiyor”, “devamlı çikolata şeker almamı istiyor” diye şikayet eden ebeveynlerin de kafalarını iki ellerinin arasına alıp taraflardan yetişkin olanın, çocuğa doğru yolu göstermesi gerekenin kendileri olduğunu idrak edip bir yol yordam bulmaları gerekiyor. Yemek konusunda tuzum kuru olduğundan bu konuda kimseye akıl satmıyorum. Yine de “çocuğum çok aburcubur yiyor, fast food hamburger den başka birşey yemiyor” diyen anne babaların da çocuklarının sağlıkları için silkinip biran evvel omurgalarını bulmalarını salık veriyorum.
Biz daha yolun başında olduğumuz için inat/ikna konularımız böyle eften püften şeyler işte. İleride “anne ama bütün arkadaşlarım gidiyor”, “bütün herkes giyiyor”, “herkesin annesi babaı izin veriyor bir tek siz izin vermiyorsunuz” muhabbetlerine geldiğimizde inşallah bugünlerde yaptığım bilinçüstü ve bilinçaltı eğitimler (kurallar, sebep sonuç ilişkisi vs) o dönemler de bir nebze yardımcı olur.
http://ozguranne.blogspot.com/2011/08/cocuklarla-yasanan-krizleri-cozerken.html
Merhaba, çok kısaca yazdım. sevgiler.
Begüm 15 aylık ve çok inatçı, ona doğruyu nasıl anlatacağım konusunda çoğu zaman sıkıntı yaşıyorum. Bağırdığım da oluyor ama sonra çok pişman oluyorum. Sadece bağırdığında seni dinleyen, hatta bir süre sonra belki o zaman bile söz dinlemeyen bir çocuk yetiştirmek istemiyorum. Sokakta tek başına yürüyemeyeceğini, gittiğimiz bir dükkanda istediği şeyi eline alamayacağını, parkta oynayan çocukların oyuncaklarını alıp gidemeyeceğini ya da izin veriliyorsa bir süre oynayıp bırakması gerektiğini ona nasıl anlatmalıyım?? Doktorumuz da sürekli “hayır” demeyin diyor, iyi de çevresinde yapmaması gereken bu kadar çok şey varsa ve en kötüsü de yapmasının ona zarar verme ihtimali varken biz nasıl ikna edeceğiz biz bu 15 aylık cadıyı? :)))
Ben de yazılarını okurken içimden bazen şöyle geçiririm.
İnşallah Burcu çocukları büyüyünce de yazmaya devam eder.O zamana kadar benimkiler anca doğar büyür.Böylece daha zor problemler için antrenmanımızı yapmış oluruz:))
Sevgiler.
Sevgili Gulsah Hanim,
Bende bu cene varken muhtemelen cocuklari universiteden mezun edecegiz hayirlisi ile. Sevgiler,
ben de 2-4 yaş arası çocuklarda uygun olacağını sandığım bi yöntem biliyorum..vali bey yöntemi:)(bu kişi vali bey’den başka biri de olabilir tabi..)
şimdi bu vali bey, otoriter, kuralları olan, ama çocukları da çok seven, gerektiğinde onları ödüllendiren, hediyeler yollayan biri..vali beyin direkt korkula özdeşleşmemesi ve çocuğu kaygılandırmaması ya da tepki doğurmaması için, öncelikle sevdiriyoruz..bigün eve bi oyuncak alıp gelebilir ve “çok iyi bi çocuk olduğun için vali bey bunu sana göndermiş” diyebiliriz..ya da önüne konan yemeği bitirdiğinde telefon çalmış da biz açmışız gibi “vali bey yemeğini bitirdiğin için sana teşekkür etti, sanırım çekmecede bir adet çikolata seni bekliyormuş” gibi..sonra da kurallar için kullanabiliriz artık onu..diyelimki çocuk tv izlemek için ısrar ediyor..”dur kızım/oğlum, bi vali beye soralım”..telefonu aç “vali bey,nasılsınız?çok sağolun efendim biz de iyiyiz? müsaitseniz size bişey sorucaktım..evet..şey oğlum/kızım tv izlemek istiyor, siz ne dersiniz efendim? haa öyle mi? yarım saatcik de olsa izleyemez mi?tamam sadece yarım saat..çok teşekkürler..” işte yaratıcılık kısmı ebeveyne kalmış:) böylece hem çocuğun çekindiği biri oluyor hem de anne babayla zıtlaşmıyor, inatlaşmıyor, onlara karşı öfke biriktirmiyor..
Guzel bir yontemmis. Paylastiginiz icin cok tesekkur ederim. 🙂