Yine seneler süren deneme ve yanılmalar sonucunda öğrendiğim yemek sunma şekli “ya iki alternatif, sun çocuğun istediğini hazırla, veya iki alternatif sun ama senin istediğini kurnazca sat”tır. En kötü ihtimalle sunulacak kahvaltıyı sorup onaylatmam gerek. Allah için tüm sağlıklı kahvaltı alternatiflerini severek yedikleri için bir problem yaşamam ama seçimi teyit ettirmekte her zaman fayda var.
Bütün bu aşamaları aştıktan sonra güzel güzel kahvaltı ederler. Bu noktada benim görevim, kendimi beslerken etrafta bulunan yüzbinlerce dikkat dağıtıcı etkene karşı çocukları kollamak ve çok fazla uzatmadan kahvaltılarını bitirmelerine yardımcı olmaktır. Yaniiiii:
Ben: Hadi oğlum, hadi kızım (yüzlerece kere yankılanarak tekrar eder)
Sırada tuvalet ve üst değiştirme seramonisi vardır. Şu anda iki çocuğun ne kadar farklı karakterlerde olduğu kabak gibi ortaya çıkar
1. karakter: Ne giyeceğine, nasıl giyeceğine kendi karar veren bir kız çocuğu. Dolabın önüne gider, elbiselerini seçer, bana sorar, onay aldıktan sonra kendi giyebildiklerini şıp diye giyer, giyemedikleri (kilotlu çorap) için hemen yardım isteyip bu aşamayı 10 dakika içinde halleder.
2. karakter: Tuvaletten çıktıktan sonra dolabın olduğu odaya direk gitmez. Önce salona gider, bir kitaba takılır. Uyarırım, duymaz. Gider yanına ona dokunarak uyarırım, odaya yönelir gibi olur, yolda bir oyuncağa rastlar. Sesimi sertleştirip uyarırım. O arada Kımılnaz giyiniyordur, birbirlerine şaklabanlık yaparlar. Bu sefer kendim götürürüm odaya. Bazen hop diye kendi seçer kıyafetlerini, bazen odada başka bir şeye takılır. Giyinmesi gerektiği 3 saniyeden fazla aklında durmadığı için çıkar başka odaya gider, birşeyler bulur oyalanır. Sonunda sabrım taşınca gidip ben giydiririm.
Artık son adım olan evden çıkmaya vardık. Şimdi akıllarına birşey yapmak gelir. Ya suluboya, ya çizim, ya kitap okumak. Kıpırcan’ı ikna etmesi daha kolay ama Kımılnaz tutturunca geri dönmesi mümkün değil. Bu durumda Kıpırcan ve ben kapıda giyinirken iki dakika kendini tatmin etsin diye ne istiyora yapmasına izin veririm.
Çıkmadan son bir kez Kımılnaz çıkmak istemiyorum diye vızıldanır. Annem götürüyorsa Kıpırcan “ama sen götür” diye beni bir yoklar. Ama nafile…. Artık ittire kaktıra ya ben ya annem okula götürmek üzere kapıdan çıkarlar. Saat 2.30 a kadar kafa dinliyoruz.
bizimki butun bunlardan sonra sonunda hazir olur, hadi anne okula gidelim der, o sirada ben agzima birsey tikistiriyor ve yanimda ne goturmem lazim onlari ayarliyorumdur, ise gidiyorum ya. ben de zaman kazanmak icin tamam hadi ayakkabilarini giy derim, iki dakika fazla oyalanirsam, bir bakarim baska bir oyuna dalmis, bu sefer gitmek istemiyor!
Oyle iste/ Cocuklarin keyfinin ve bizim herseye yetismemizin ayni ana denk gelmezi tum gezegenlerin ayni sirada dizilmesi gibi nadir bir olay.
Sanırım bütün erkek çocukları aynı:)) Hadi hadi demekten nefesim tükeniyor