Anadilinizin konuşulduğu yer dışında yaşıyor ve çocuk büyütüyorsanız çok dilli bir çocuk yetiştiriyorsunuz demektir. Eşinizin ana dilinin de ne olduğuna bağlı olarak 2 veya 3 dilli bir ortamda büyüyen çocukların ne zaman konuşacağı, hangi dili nasıl konuşacağı yurtdışında yaşayan anneler arasında hep endişe ve tartışma konusudur.
Benim en çok merak ettiğim bu çocukların hangi dilde düşündükleri ve rüya gördükleridir ama yazımın konusu bu değil tabi.
Ben konuyu bir uzman olarak değil kendi bakış açımdan yorumlayacağım ve tecrübelerimi aktaracağım.
Öncelikle bir kaç verileni (given) listeleyeyim.
1. Anne ve baba Türkçe konuşuyor.
2. Anne ve baba ortaokulda öğrenmeye başladıkları ingilizceyi çok iyi konuşuyorlar. Her ikisi de üniversite sonrası gelmişler. Babada yabancı aksan yok. Annede, her ne işse, bir slav aksanı mevcut olduğu söyleniyor.
3. Anne anadili ve ingilizce dışında 3 dil biliyor. İkisinden üst derece sertifikası var. En sonuncusunu kendi kendine öğrendi ama kullanma imkanı (Ana) sayesinde çatır çatır konuşabiliyor.
4. Bir sene ispanyolca konuşan bakıcı (Ana) dışında evde hep Türkçe konuşuluyor.
5. Evde TV kullanımı orta halli. Haftada ortalama 3-4 saat çocuk tv si seyrediliyor.
Ben Kıpırcan ufakken ben çocuklarımla evde kendi aramızda kesinlikle ingilizce konuşmayacağım dedim. Sebeplerden biri zaten çocuğumla ikinci dilimde günlük olarak konuşmanın bana çok garip gelmesi, ikincisi de zaten ingilizceyi her halikarda hemen öğrenecek olması beklentisi idi.
Kıpırcan’ın uygulaması ise planlardan ise farklı oldu. Öncelikle kendisi ilk ve erkek çocuk olarak geç konuşma hakkını kullandı. O dönem hem Türkçeyi hem ispanyolcayı çok iyi anlıyordu. Ben de nasıl olsa ingilizceyi seler sular gibi kapacak diye ispanyolca da öğrensin diye Ana’ya ispanyolca konuş demiştim. 3 yaşında ancak Türkçeyi toparladı.
3.5 yaşına geldiğinde yuvaya başladı. O zamana kadar seyrettiği Baby Einsein DVD lerinden enstrüman, taşıt ve gezegen adlarının inilizcesini kapmıştı ama konuşmasında pek faydası olmamıştı.
Yuvaya başlarken ona ingilizcede su ve tuvaletin ne demek olduğunu söyledim. Türkçesini de yuva öğretmenine. Yuva öğretmeni hispanik olduğu için ara ara ispanyolca konuşacaklar diye de sevindim. Bizim oğlan ispanyolca da bilir diye gerindim. Ama yine evdeki hesap çarşıya uymadı.
1. Sınıfta bazı öğrencilerin de hispanik olması dolayısı ile çokça ispanyolca konuşulduğunu sonradan farkettim. Zaten çocukların bir kısmı yaş ufak olduğundan onlar da az ingilizce konuşuyorlarmış. Körler sağırlar birbirini ağırlarmış meğerse.
2. Oğluşun az kelimelerin insanı olduğunu ve konuşmadan ve konuşmalara dikkat etmeden de gününü geçirebildiğini keşfettim.
3. Öğretmenine ingilizce öğrenmesinin benim için önemli olduğunu söylediğim halde çok da sallamadığını anladım. Kadın okuldan alırken bana yarım gün yerine tam gün verseydiniz daha çok öğrenirdi derken arkama bile bakmadım.
Dolayısı ile Kıpırcan’ı bu yuvadan aldım.
İkinci sefer Amerikalı amerikalı öğretmeni olan bir yuvaya verdim. Kafasına göre yaşıt erkek çocuklar da vardı. Burada bayağı ilerleme oldu ama yine az kelimelerin adamı az ve öz takılıyordu. Bahar dönemi bitip yaz dönemi gelince yaz kampı başladı. Kampta hem dil, hem de kişilik olarak biraz daha açıldı. Çünkü bütün gün başlarındaki eğitmenin direktiflerine uymak zorundaydı ve mecburen denilene dikkat etmesi ve takip etmesi gerekiyordu. Yoksa millet başını alıp gidiyordu. Yani öyle birşey ki, bütün bir gün öğretmenin dediğine dikkat etmeden yanındakileri taklit ederek idare edebiliyorsa, bizimkisi öyle idare ediyordu. Anlaşma problemi de yoktu. Bir şekilde idare ediyordu kendini.
Ama 9 ay sonuna bizim gerçeğimiz diğer annelerin “merak etmeeeeee, yuvaya başlasın 2 ay sonra bülbüller gibi ingilizce şakıyacak” öngrüsünden oldukça uzaktı.
Doğal olarak beni bir panik sardı. Adamın derdini biliyordum. Birebir devamlı birinin onunla konuşması, konuşmak zorunda bırakılması lazımdı. Ana ile ispanyolca öğrenebilen, bizimle çok düzgün Türkçe konuşan çouğun zekasından şüphem yoktu ama biraz yormak, üstüne düşmek lazımdı.
Yaz kampından çıkacağımız tatile kadar tutmamız gereken bakıcıyı da bu yüzden onunla devamlı ingilice konuşacaksın şartıyla iş aldık. Malesef bu bakıcıda beton duvara tosladık. Hem eline şartları yazılı olarak verdiğimiz hem de arada bir gariplik sezinlediğimiz için uyardığımız hatunun evde ağzınız bıçak açmadan çocuklara baktığını ve hatta onlar konuşmak ve oynamak isteyince soğuk ve ters davrandığını keşfettiğimizde, ben işimi nasıl bitireceğim diye kara kara düşünmeme rağmen, eşim hatunu o gün kapının önüne koydu. İyi de etmiş. 4-5 hafta boşu boşuna para verdik ve çocuklara bir gram katkısı olmadı.
Ve bu süreç içinde TV’de seyrettiği hiçbir çocuk programı da ingilizcesini iyileştirmedi veya artırmadı.
Bu dönemde artık beni bir panik hali sardı. Kıpırcan’ın ingilizcesi benim ispanyolcadan halliceydi. Zamanlar falan hak getire. Özne, nesne ve fiil cümle içinde kafalarına göre dansediyorlar. Prepositionlar tatilde. İş başa düştü deyip, tükürdüğümü bir güzel yalayıp başladım belli yerlerde ve belli saatlerde ingilizce konuşmaya. İşin komiği bu sefer o benimle ingilizce konuşmayı reddetti.
Önce arabada başladık. Okula gidip gelirken araba ingilizce mekanımız oldu. İkna etmek için işi oyuna vurduk. Sonra kitapları ingilizce okumaya başladık ki ben ingilizce kitapların bile çoğunu Türkçeye çevirip okuyordum. Amaç kelime kelime öğrenmek değildi. Kelime haznesi çok iyi. Fakat bir araya getirip, derdini ifade edecek kalıpları kullanması çok zayıftı. Öyle böyle, yazdan beri günde 1-2 saat ingilizce konuşma ile ingilizcenin belini doğrulttuk. Ana ile de artık ortalığı karıştırmasın diye ispanyolca konuşmuyor. Bu seneki okulunun da faydası oldu ama öğretmenlerden çok okulda çok sevdiği bir arkadaşı var. Bence onun olumlu etkisi var.
Arada ingilizce konuşuyoruz, genelde Türkçe. Artık karşı koymuyor ingilizce konuşma diye. Ben de eskisi kadar yapay veya garip hissetmiyorum onunla ingilizce konuşurken ama en rahatı Türkçe tabiki.
Eminim anaokulu ve yuvada çok çok farklı olacak ama o seviyeye gelene kadar yavaş ilerleyen tempoda bırakmak istemedim. Birden okumanın, yazmanın, iyi dinlemenin gerektiği ortamda bocalamasından korktum açıkcası.
Gelelim 2. yavruya.
Kımılnaz abisinin gittiği kadar oyundu, dersti, müzikti dışarıya gidemedi. Ama abisinden ingilizce duyuyor, TV den duyuyor, abisinin arkadaşlarından duyuyor. Sonra bir bakıyoruz Kımılnaz cümle cümle ingilizce konuşuyor. Konuşmasa bile ingilizce konuşuyormuş gibi yapıyor (hani fransızca şarkıları taklit edersiniz ya, öyle). Bir süre sonra bir dikkat kesiliyoruz. Aaa taklit değil yahu. Bu bildiğin vır vır ingilizce konuşuyor. Komşu çocuklarına bişeyler diyor, anlaşıyor. Evde abisine ingilizce kitap okurken pür dikkat dinliyor. Tekrar ediyor.
Gelelim sonuca: Her zamanki gibi belli bir sonuç veya genel bir kural yok. Kımılnaz olmasa, söyleyenler yalan söylüyor; yuvaya başlayınca bülbül gibi şakıyan kimin çocuğuysa evde de ingilizce konuşuyorlar muhakkak derdim. Kıpırcan olmasa, yuvaya bile göndermene gerek yok; sokakta arkadaşları ile oynarken televizyon seyrederken bile emiyorlar ingilizceyi derdim.
Hepsi birbirinden farklı. Hepsinin dile olan ilgisi, kullanma seviyeleri, ihtiyaçları çok farklı. Bu yüzden çocuğunuz ingilizceyi öğrenmekte gecikiyorsa sadece üstüne birebir düşmeniz gerekebilir.
Ben yine de kendi başına gidebildiği yerde bırakacağım ve evde sadece Türkçeye döneceğim. Sonra da üçüncü bir yabancı dil eklemeye teşvik edeceğim. Ben de çoğu yabancı dilimi ortaokuldan sonra hatta üniversitede okurken öğrendim ve gayette iyi konuşup, okuyup, yazabiliyordum. Keşke gün be gün kullanma imkanım da olsaydı.
cok güzel bir konuya deginmisin. Bizde defne ile sürekli almanca konusuyoruz cünkü hem ben hem esim almanyada dogduk büyüdük üniversiteyi orada okuduk. Bakicimiz alman ve simdi istanbulda oturuyoruz. Türkceyi nasil olsa ögrenir diyorduk ama yazini okuduktan sonra okadarda emin degilim artik…. Bizim disimizda herkes defneyle türkce konusuyor, ama bu yeterlimi bilmiyorum. Bugün amazondan bir kitap siparisi verdim, 2 veya 3 dille cocuk yetistirmek diye… Bu konuda bloguma bir post yazacagim, tabi kitabi okuduktan sonra…
Burada cocuklar 3.5 yasinda anaokuluna basladiklari icin, okuma yazma donemi oncesi, ingilizce bilmeyenler icin iyi oluyor. Biz de ingilizce konusmadik MK ile hic. Herkes, nursery'de 2 ayda soker diyor, bakalim :))
Su aksansiz konusma isi.. ABD'deki bir tanidigim da ayni sekilde kendisinin ve bazi arkadaslarinin aksansiz konustugundan bahsetmisti. Hocam, ABD'de olmanin nimeti herhalde diyecegim. Cunku Ingiltere'ye 10-12 yasinda gelen ve universite+is hayati dahil hep burada olan hatta simultane tercumanlik yapan arkadaslar bile aksanli konusuyorlar. Bir tek dogma buyume burali olanlar aksansiz. Gerci onlar da aksansiz degil :)) Yetistikleri, okula gittikleri yorenin etkisi cok.
Kipircan'da 3.5 yasinda basladi. Bence her cocugun dil ilerleyisi cok farkli. Anne baba olarak duruma adapte olmak gerekiyor.
Ingiliz aksani zor hakikaten. Esimin bir avantaji kulaginin cok hassas olmasi. Kedi kulaktir kendisi. O yuzden kolay kolay ses sistemi falan begenmez. Aksanin cok ince nuansini farkedip aynen soyleyebiliyor.
Defnenin Annesi,
Benim yazimda daha cok vurgulamak istedigim her cocugun dil kabiliyeti, istegve ihtiyaci farkli oluyor. Ondan "kolayca soker" veya "cok zor ogrenir" gibi varsayimlara girip kendini ve cocugu kaliplara sokmamak gerektigi.
Kiircan'i goturdugum bir fizik tedavici vardi. kendileri guney amerikali ve evde ispanyolca konusuyorlarmis. Ilk cocuklari hem ispanyolcayi hem ingilizcyi kolayca halletmis, ikinci cocuk (o da erkek) cok problem yasamis. O yuzde evde bir sure anadil olan ispanyolcayi kaldirmislar.
Selam Burcu,
benim cok dert ettigim bir konuya deginmissin. Bende tekrar Amerika'ya donmeden once kara kara, cocuk ogrendigi dili unutucak diye bir derde dustum. Bavul dolusu almanca kitap getirdim, dvdler getirdim. Birde german playgroup bulduk. Haftanin 2 gunu bire bir almanca konustugu kisiler bulduk. SImdiye kadar bir problem olmadi. Almancayi unutmadi. Ben tek almanca konusmaya devam ediyorum. Babasi ile turkce konusuyor. 4 gun gittigi yuvada pekte guzel ingilizce ogrendi. Ama Alkin yapi olarak cok geveze bir cocuk. Dedigin gibi cocuktan cocuga degisiyor. Alkin uc dili konusuyor gibi su anda. Ama hala almanca ana dili. almanca dusunup, ruya goruyor. Ama gecenlerde baktim, ruyasinda ingilizce konusuyor. Cocukarin dil ogrenme yetenegi gercekten mucisevi. Alkin deliriyor, yazicam bu konuda sana yine.
Anne ve bebek arasındaki o inanılmaz bağı açıklamak hala imkansız
minik bebekler ne kadar da tatlı oluyorlar yaa bıdı bıdı konusmaları hele … 🙂
güzel ve partik bilgiler olmus teşekkür ederiz
Bence de bebeklerin eğitimine artık günmüzde daha cok önem verilmektedir.
Merhabalar,
Benim 3 yaşında bir oğlum var. Almanyada doğup büyüdüğüm için, oğlumla almanca konuşuyorum. Baba ise türkçe konuşuyor. Şu anda 2 lisanı da çok güzel konuşuyor. Biraz emek sarf etmek gerekiyor. Türkiyede olduğumuz için etrafındaki herşey türkçe. Yinede başardık….
Bu arada bir almanca oyun grubu kurmak istiyorum; Çocuklar birlikte oynayıp eğlensinler:) katılmak isteyenler yukgurkan@hotmail.com adresinden bana ulaşabilirler. Bir kaç kişilik grubumuz var, büyümek istiyoruz…
merhaba pratik anne yazilarini buyuk bir merakla okuyorum, benimde sorunum bu konu. benim bal kizim ece asli 23 aylik, ve sanirim konusmada biraz zorluk cekiyoruz, biz avusturalyada yasiyoruz evde surekli turkce konusuluyor ve benim ingilizce bilgim cokta yeterli degil, esimin ingilizcesi super(aksansiz ve tam ingiliz ingilizcesiyle konusuyor) fakat kizimizla pek ingilizce konusmuyor daha dogrusu pek konuskan degildir kendisi:))) durum bu olunca benim bal kizim sadece benim yetersiz ingilizcemle birlikte turkce ogrenmeye calisiyor:))) surekli konusuyorum herseyin ne oldugunu turkce ve ingilizce isimleriyle soyluyorum, bazen kendince aklina hangisi gelirse onu soyluyor(orn: bu dady baba dady gibi:))) bu arada benim adim mumy yada anne degil bana cici! diye hitap ediyor:))) ama cogu zaman konusmasada istedigim herseyi (ingilizce turkce farketmiyor) yapiyor,eger kafasi karisirsa da hemen gosteriyorum hatirliyor ama konusma yanlisi da pek degil. daha cok isaret dilini kullaniyor (orn: kulagini sordugumda sadece gosteriyor ismini tekrarlamiyor benimle) 3 yasinda bu cocuk kindere baslayacak, okulda halini nasil anlatacak dusundukce kendimi kotu hissediyorum. acaba iyi annelik yapamiyormuyum diye kendi kendime sormadan yapamiyorum? bu konuda bana yardimci olabilirmisiniz ne olur?
bu sene hayirlisiyla playgroup a baslayacak, cok sosyal bir cocuk herkesle konusur(bebekce tabiki ve bildigi kelimelerle) orada gelistirir diye dusunuyorum katkisi olur degil mi sizcede?
çok güzel ve eğilenceli bir websitesi olmuş tebrik ederim..