Bir gün annem kardeşimin çalışma masasını toparlayıp temizlerken en derinlerde bir yerlerde üç adet yuvarlak garip şey buldu. Üç adet ufak beyaz yuvarlak. Dikiş ipi ile üzerleri özenle sarılmış ve üzerlerinde değişik yerlerde noktalar var. Kimse bir mana veremedi. Birbirimize sorduk, bilemedik. Sert gibiler ama düğme değil. Biri elle yapmış gibi. Adama da benziyorlar sanki.
O onu aradı, bu bunu aradı. En sonunda bunların muska olduğuna karar verildi. Bu sefer muska ne muskası, kim yapmış onun peşine düşüldü. Yuvarlaklar tek tek özenle açılarak tavsiye ile bulunan bir Hoca’ya tarif edildi. Üç tane eski (tedavülden kalkmış) bozuk para, üzerlerine tuvalet kağıdı ıslatılarak iyice yapıştırılmış ve kurutulmuş. Sonra beyaz bir iplik paranın merkezini merkez alarak paranın çevresi etrafında döndürülüp tuvalet kağıdı gözükmeyecek şekilde kapanmış. Her paranın üstünde siyah mürekkeple 3 veya dört tane değişik şekillerde yerleştirilmiş noktalar var.
Biz bu garip hazırlanmış şeyleri en ince detayına kadar incelerken en ufak bir ayrıntıyı dahi atlamıyoruz ki Hoca ne olduğunu bulsun. Hoca ilk defa duymuş böyle bir büyüyü ama demir üstüne yapıldığı için çok kuvvetli olduğunu beyan etti. Bunların tüm malzemelerle beraber verdiği bir anahtar ile akan suya atılmasını salık verdi.
Bu esnada bunu kimin niye yapmış olabileceği, eve giren çıkan bir bir döküldü ortaya. Teorisyenler çok kafa patlattı ama nafile elle tutulur gözle görülür bir sonuca varılamadı. Konu da öylece kapandı.
Üzerinden aylar geçti. Anneannemle annem telefonda konuşurken laf dönmüş dolaşmış bu muskalara gelmiş. Kardeşim kendi çalışma masasıyla ilgili bu muhabbeti dinlerken kulak kesildi. Muskaların neye benzediğini sordu, anlatttık. Tabi o daha lafımızı bitirmeden yerlere attı kendini.. gülmekten.
Meğer kardeşim çalışma masasında kalkmadan ders çalışırken(!!!) kendini eğlendirmek için etrafta bulduğu malzemelerle kendi kafasına göre birşeyler yapmış. Çekmecede duran eski bozuk paraları, rafta duran eski bir tuvalet kağıdını ıslatarak kaplamış. Sonra anneannemin teğel ipleri ile özene bezene dolamış. Adam gibi olsun diye de üstüne göz burun noktaları koymuş. Anlattığı kadarı ile bir süre almış bunları yapması.
Maksat?
Ders çalışmasın da ne yaparsa yapsın.
Çocuk gelişimi ve psikolojisi üzerine okuyorum da bu aralar. Hayalgücü, yaratıcılık… Geriye dönük düşünüyorum biz nasıldık diye. Böyle hikayelerimiz aklıma geliyor.
çok güldüm…gerçekten çok komik…kardeşiniz nereden bilsin yaptığının bu şekilde algılanacağını, değil mi?
hikaye tek kelime ile süper 🙂 Sabah sabah epey güldüm.
Çok komik ama ya bende nasıl ciddiyetle okuyor ve merak edıyorum sonun ageldim şok oldum:)
Bende uhu ile ellerime yaralanmış göruntusu vermeye çalısırdım fılmlerdekı gıbı… uhuyu kırmızı boya ıle karıstırırdım elime surerdım sankı kanamıs gıbı,sacma sapan şeyler işte 🙂
Biz de hala bu hikayeyi hatirlar hatirlar guleriz.
Prima Rima, sen de az degilmissin hani. 🙂
Bakalim bizimkilerden ne cevherler cikacak?
Ben biraz da kardeşin şu anda ne yaptığını ya da ileride ne yapacağını merak ettim. Tasarımcı bir cevher mi var acaba ?
Beyaz tavsan. Kendisi muhendislik okudu ve danisman oldu 🙂 Cevher varsa bile baska sekillerde cikiyor ortaya.
çok komikmiş sonu. bende ciddiyetle okuyorum nedir bu olayın alameti diye:))
blogunuzu yeni keşfettim çok hoş..
sevgiyle