Blog işi enteresan bir zanaat. Bir taraftan bağımlılık yapıyor, bir taraftan aldığı vakit için suçluluk yaratıyor. Bir başladım mı yazmaya durasım yok, bir ara verdim mi nereden başlasam tekrar diye ayağımı sürüyorum.
Babam (yavruların dedesi) bizi ziyarete gelince gönüllü bir mola verdim blog yazılarına. Babişkom Türkiye’den ılık ılık havalar getirdi. Gezdik, dolaştık. Hatta yanında geri mi götürdü nedir, döndüğü gün, Nisanın ilk haftasında tipi şeklinde kar yağdı.
Bu arada bahçe için alışverişleri tamamlayıp yavrularla tohumlarımızı çimlenmek üzere küçük kaplara diktik. O iki çift yumuk el de uğraştı ya, bu sene bahçe mahsülünün tadına doyum olmayacak.
Ben kafamı toplayıp güzel yazılar yazana kadar sizi birkaç link ile başbaşa bırakıyorum.
Pratik Anne, çok sağol, daha bize var ama yorumlarında devlet okullarından öğretmenlerin yorumları falan da varmış, işaretliyorum bir ara satır satır okuyacağım.
Bu blog işleri çok fena. Okumak ayrı, yazmak ayrı. Bir de bir süre okuyamasan sevdiğin blogları, bir süre yazamasan, senin blogunu sevenler okuyamasa sorumluluk hissediyorsun, vicdan azabı duyuyorsun. Benim hep uykumdan çalıyor Kitubi. Vakit bulup da yazamadıklarım beynimin bir köşesinde konuşuyorlar. Yazınca susuyorlar, rahatlıyorum. Oh biraz içimi döktüm rahatladım 🙂