Kardeşlerde paylaşma ve kıskançlık – Bölüm 2 – İkinci 6 ay

Dec 23, 2008 - 8 Yorum


İlk bölümde hep Kıpırcan’ın Kımılnaz’a karşı olan ilgi, tepki ve duygularını özetlemişim. Kımılnaz doğduğu andan itibaren abisinin ağzının içine bakan ve kedi gibi onun peşinden dolanan bir çocuk oldu. Daha ilk aylarda abisinin sesini duyunca dikkat kesilir, ona dikkatlice bakardı. Yeni gülmeye başladığında bize sadece gülümserken abisinin sadece yüzünü görmesi veya onu koştururken seyretmesi kahkahalara boğulmasına yeterdi.

Kıpırcan’daki esas değişim (veya farkediş) benim işten ayrılıp hep beraber Türkiye’ye tatile gitmemizle oldu. Kımılnaz’ın Türkiye’ye ilk gidişi olması dolayısı ile ailemizin çoğu ile ilk görüşmesiydi. Biraz da ufak ve tatlı bir kız bebek olması dolayısı ile çok ilgi oldu. Kıpırcan bunu hemen farketti ve ilgi çekmek için aşırılıklar, huysuzluklar, inatlaşmalar yapmaya başladı. Aslında ailede herkes eşit davranmaya çalışıyordu ama sokaktan geçen insanların bile devamlı Kımılnaz’a ilgi göstermesini bir bir kaydediyordu Kıpırcan. Ailemizde hiçbir zaman Kıpırcan’ın gönlü olsun diye Kımılnaz’ı masustan kötüleme veya görmezden gelme yapılmadı. Sadece biri Kımılnaz ile ilgilenirken bir başkası devamlı Kıpırcan ile ilgilenmeye gayret etti. Fakat yine de günün sonunda Kıpırcan artık tek prens olmadığını, krallığı bir de prensesle paylaştığını iyice anladı.

Kıpırcan’da olmamasını istediğimiz etki olmuştu bile. Tatilde olup evdeki düzenimizin olmaması nedeniyle uykusuzluk ve diğer dalgalanmalarını da eklersek tam bir kaostu ortam. İlgiyi üstünde tutmak için yapılan gariplikler, alışık olmadığımız kardeşine karşı sertlikler (ilk defa, Kımılnaz 6 aylıkken yeni oturmaya başlamısken itip düşürme gibi), isyanlar, yersiz bağırma ve çığlıklar. Mazereti var diye müsamaa gösterebildiğimiz kadar gösterdik. Ben biraz daha “artık anlaması ve alışması lazım. sınırlarını bilsin.” derken, eşimin “daha 3 yaşında ve kardeşine alışamadı.” şeklinde düşünmesinin ise bizim tutumuza hiç faydası olmadı.

Bu bir aylık tatilden sonra ben, Kıpırcan ve Kımılnaz evimize dönüp babamızla beraber çekirdek aile olarak ilk günlerimizi geçirmeye başladık. Düzenin geri gelmesi, etrafta devamlı yeni birilerinin olmaması Kıpırcan’ı biraz rahatlatmıştı. Enteresan bir şekilde eşim işteyken üçümüz gayet güzel idare ederken, eşim yani oğluşumun biricik ve sadık oyun arkadaşı eve gelince Kıpırcan resmen sapıtıyordu. Gün içinde ben Kımılnaz’ı emzirir ve uyuturken tek başına kalması ve oyalanmasına, Kımılnaz uyurken sessiz olmasına, ben katı gıda yemeye başlamış olan Kımılnaz’a yemek yedirirken onun kendi başına yemek yemesine ve tekrar odasında tek başına yatmasına alıştırma çalışmaları ile günler geçip gidiyordu.

Değişik huysuzluklar ve yine Kımılnaz’n kafasına olan garip saplantısı hariç aslında Kıpırcan inanılmaz şefkatli ve sorumluluk sahibi bir abi. Hep öyleydi, hala öyle. Dikkat etmediğini düşündüğüm bir anda “anneeee, Kımılnaz ufak oyuncağı ağzına sokuyor” diye beni uyarır, veya “onu eline alma kızım, tehlikeli” (bizi taklit ediyor) diye elinden hakikaten ona zarar verebilecek birşeyi alır. Bazen başka odaya gidecek olsam, (eşref saati gelmemiş olması kaydıyla) “kardeşine dikkat et” veya “elindeki oyuncaktan sıkılır da vızıldarsa başka oyuncak ver” diye rica edersem, kardeşine güzel güzel bakar.

Kımılnaz’a hamile kalmadan evvel ve hamileyken Kıpırcan minik bebeklerle hiç ilgilenmezken kardeşinin doğumunda sonra artık arkadaşlarımın bebeklerini kucağına almak, okşamak ve seyretmek istiyor.

Eylül geldiğinde, Kıpırcan yuvaya başladı. İkinci haftada isteyerek ve üzülmeden okuluna gitmeye alıştı. Havalar güzelken okuldan çıkınca iki saat parkta birikmiş enerjimizi atıp eve gelip önce Kımılnaz’ı sonra Kıpırcan’ı uyutuyordum. Uyandığında zaten eşim gelmiş oluyordu ve rahat bir düzenimiz vardı. Kışın gelmesi ve de üstüne oyun odalarını su basınca oyuncakla beraber salon ve yemek odasına taşınmamız ile bu düzen bozuldu. İlk başta az oyuncak taşımama rağmen, Kıpırcan sağolsun, oyuncaklar yavaş yavaş her köşede öbek öbek kutularda yarı toplu yarı dağınık halde salon ve yemek odasını işgal ettiler.

Bu arada malum 7.5-8 ayına gelen Kımılnaz hanım kımıl kımıl kımıldanmaya yavaştan oyuncaklara ortak olmaya, ortama el atmaya başladı. En sevdiği şey kutulardaki oyuncakları boşaltıp ortalığı dağıtmak oldu. Kıpırcan’ın okulda başka çocuklarla olmasının ve oyuncakları paylaşmasının da bu süreçte faydası olduğunu gördüm. Ancak ne kadar olsa onun için okuldaki oyuncaklar ortak oyuncak, ama evdeki oyuncaklar kendi oyuncakları idi.

Ne zaman bir problem çıksa hep oyuncak kökenli oldu.
– Kımılnaz benim oyuncağımı aldı.
– O benim, ver onu.
– Kımılnaz elindekini vermek istemez, basar şirret çığlığı. Kıpırcan’ı ikna ederim, Kımılcan elinde az evvel vermemek için kulaklarımı patlattığı oyuncağı bir kenara bırakıp abisinin elindekini almak ister.

Allah’tan Kıpırcan çekip itme dışında kardeşine hiç vurmaya yeltenmedi. Çok nadir de olsa vurmaya varan sinir patlamalarını ya biz karşıladık ya da duvar veya sandalye. 3.5 yaşında bir erkek çocuğu ile 9 aylık daha yeni emeklemeyi keşfetmiş bebeğin beraber oynama imkansızlığı o dönemde beni bayağı zorladı.

Son dönemde beraber oynama konusunda epey yol katettik. İkinci çocuklar abi ve ablalarıni görerek hakikaten hem fiziksel hem zihinsel oalrak daha çabuk gelişiyorlar. Ancak Kıpırcan paylaşmayı bildiği ve zaman zaman bunu uyguladığı haldee küçük olanın bunu anlamaması beni zorluyor. Abisi yalnız başına oyalanırken Kımlnaz gidip ona musallat oluyor. Bazen bakıyorum, yapılacak birşey yok. Kıpırcan taleplerinde haklı ama ufaklık hem daha o kadar laf anlamıyor hem de inatçı.

Evdeki en fazla kardeş problemlerinin oyuncaklardan çıktığına kanaat getirdim. Ozellikle geçen hafta Kımılnaz’ın 1. yaşgününden sonra hem Kımılnaz’a hem de kıskanmasın diye Kıpırcan’a gelen oyuncaklarla beraber bana kısa devre attıran oyuncak fazlalığına rağmen oyuncak paylaşamama derdi olunca yeni eski hepsini kaldırıp tamir için bodrumdaki oyun odasından boşalttığım oyuncaklarla beraber bir odaya koyup kapattım. Bunun sonunda, Kımılnaz mutfaktaki dolabını karıştırmaya ve Kıpırcan eline geçirdiği boş bir ütü spreyi şişesi ile banyoda su sıkmaya gitti. Nasreddin Hoca’nın dediği gibi “yorgan gitti, kavga bitti”.

Kıpırcan’ın Kımılnaz’a şefkati, Kımılnaz’ın Kıpırcan’a hayranlığı hala bambaşka. Kıpırcan kardeşini güldürmeyi çok seviyor. Kımılnaz’da sağolsun abisinin en abuk hareketlerine gülüyor. Kıpırcan yemek yedirirken, Kımılnaz benim elimden yediğinden daha fazla yiyor. Muzurluk yaparken işbirliği yapmaya bile başladılar.

Bu bir sene de değişmeyen tek birşey var. O da Kıpırcan’ın Kımılnaz’ın kafasına olan saplantısı. Sebebini sorduğumda kafası sıcak ve saçları yumuşak diye bir açıklama yaptı ama niye kardeşi bağırdığı halde ellerini, kollarını, gövdesini ve hatta ayaklarını Kımılnaz’ın kafasına değdirmek istiyor ben hala çözemedim.

Bu yazımdan hiçbirşey almamış olabilirsiniz. Hikaye gibi yazdım. Giriş oldu, gelişme devam ediyor, biz de hala sonuca varamadık. Daha çook yolumuz var.

Benim bildiğim, öğrendiğim:
-Her iki kardeşin iletişimi ve etkileşimi farklıdır. Ben anne olarak bunu anlayıp ona göre davranana kadar zaten bir yıl geçti.
-İlk çocuğun kıskançlığı engellenemez. (“The Everything Parent’s Guide to Raising Siblings” kitabında okumuştum sanırım. Kendinizi çocuğunuzun yerine koymaya çalışın. Eşiniz eve yeni bir kadın getirse ve de size seni de çok seviyorum onu da çok seviyorum, senin için en iyisi bu duruma alışmak dese ne hissederseniz çocuğunuz da onu hisseder diyordu. Kıpırcan aslında çok makul bir çocuk demek ki.)
-Hala ikilemde kaldığım nokta: Kıpırcan daha 3.5 yaşında ufacık bir çocuk. Ama işine gelen her bir haltı anlıyor. Yine de hala küçük bir çocuk. Bazen hak veriyorum, kızıyorum, bazen üzülüyorum….
-Fazla oyuncak evdeki bütün kotülüklerin anasıdır. Özellikle çok çocuklu evlerde.
-Anneler küçük çocukla ilgilenirken büyük olan(lar)a ayırdıkları vakti azaltmamaya dikkat etmeli. Özellikle evde sorumlulukları paylaşabilecek biri varsa.
-Kardeşler arası adil olmak ve hakemlik yapmak çok zor. Özellikle ufak olan daha pek laf anlamaz ve dinlemezken.
-İyi ki ikinci çocuğu yapmışım. Onların birbirlerine kedi gibi süründükleri, Kıpırcan’ın kardeşini kendisine zarar vermesin diye merdivenden uzaklaştırdığı, o gülsün diye şaklabanlık yapıp Kımılnaz’ın gülmekten katıldığı, kızsam da muzurluk yapmak için birbirlerini gaza getirdikleri zamanlarda alıp ikisini de içime sokasım geliyor. O anları alıp, dondurup, sonrada çıkarmak üzere derin dondurucuya atasım var.

Bu serinin devamı:
Kardeşlerde paylaşma ve kıskançlık – Bölüm 1 – İlk 6 ay


Etiketler: , , ,
Kategoriler: Disiplin

«       |       »




"Kardeşlerde paylaşma ve kıskançlık – Bölüm 2 – İkinci 6 ay" için 8 Yorum yapılmış.

  1. Anne ve Bebisi says:

    Ver gazi, ver gazi pratik anne de yak basimi 😛

    Son paragrafa binaen 😀

  2. ayse says:

    ikinci cocuk konusunda sana sonsuza kadar hak veriyorum.. kendim de tek cocuk oldugum icin her zaman ya hic ya cok cocuk dedim ve uyguladim:)

    bunun disinda kafasina olan saplantisina siz eger cok tepki gosteriyorsaniz ilgi cekme yontemi olarak yapiyor olabilir.. bi sure kafa olayini unutun gorseniz bile kafa sozcugunu yapma sozcugunu kullanmadan ya kizi kacirin ya da oglani orda uzaklastirin..ise yarayabilir.. biz de bu “burun karistirma” olayinda ise yaradi..

    bi de ben okuldaki pedagoga sormustum kardesiyle bir iyi bir kotu durumlarini.. can yakma hadisesi felan.. pedagog: cocuklar 3*4 yas arasinda benmerkezcidir… empati asla yapmazlar.. her sey onlarin dedigi istedigi gibi olsun dusunurler anlasalar bile .. 4 yasindan itibaren empati baslar itis kakis zarar verme minumuma iner” demisti.. ben de 4 yasi bekliyorum simdilik.. yoksa benim ki de her seyi anliyor cani isterse yapiyor cani istemezse kesinlikle yapmiyor.. bi de en fenasi biz de kiz degil de inat olan benim.. anne ogul ayni burcun insanlari olarak resmen inatlasiyoruz sonra pisman oluyorum ama 34 yasindayim ve 3 yasindaki cocukla inatlasip kendi dedigimi yaptiriyorum.. cik cik cik bana tuu bana kotu anne..

  3. semiramis says:

    pratik annem,
    Kıpırcan ayyyynı Sinan. Yutar gibi okudum yazıyı. Resmen bizi yazmışsın:)
    Büyük çocuğun kıskançlığı ya da küçüğe zarar verme olasılığından daha zoru, dediğin gibi küçük çocuğun laf anlamıyor olması!!
    Bizde de küçük Civan, abisine sürekli musallat oluyor!! Abisi neyle oynasa “meniiiiiiiim” diye alıyo, asla bırakmıyor. 1,5 yaşına kadar aldığı herşeyi güzelce isteyince geri veriyordu, Sinan sinirlendiği zaman onu sakinleştirip “annecim, güzelce istersen verir, bi dene istersen” diyordum ve her seferinde işe yarıyordu. Ama artık yemiyo Civan, ne güzelce ne zorla elinden alabilene aşk olsun. Sinan sinirlenmesin diye (haklı çocuk!) ne yapacağımı şaşırmış durumdayım.
    Ama birlikte oynadıkları zaman gerçekten süper ötesi bişey oluyorlar.
    semiramis

  4. Bal küpü says:

    Merhaba pratik anne
    Benimde 6 yaşında bir oğlum ve 2 yaşında bir kızım var.Benzer şeyleri yaşadım ve yaşıyorum.Ama çocukların sosyal hayatta sağlıklı ilşkiler kurabilmeleri için kıskançlık duygusunu yaşayıp üstesinden gelmeyi öğrenmeleri şart. Önemli olan bu süreyi sorunsuz atlatmak.Bir pedagog şöyle demişti: büyük çocuğa büyük olmanın güzelliğini yaşatın.Mesela yemek verirken ‘büyük olduğu için önce abine veriyorum ama su küçüğün gibi..’benzer sözlerle çocuk devamlı ‘kardeşin daha küçük’ yada ‘o küçük olduğu için’ vs.. sözlerle bunaltılmamalı demişti.Sabır ve kararlılık anneliğin anahtar kelimeleri.Uzaklardasınız Allah yardımcınız olsun..

  5. Anonymous says:

    sevgili pratik anne..ben de 10 gün sonra kızımı doğuracağım, 5 yaşında çok duygusal başak burcu bir oğlum var. Elim ayağıma dolaşmış neler olacak nasıl atlatacağız hassas günleri diye kıvrandığımı itiraf etmeliyim..Bunun için doğumdan önceki son günlerimde konuşan tecrübelere ihtiyacım var 🙂 Devamını bekliyorum..Sevgiler….

  6. Can/Deniz says:

    Sevgili pratik anne (2 çocuğu olup da pratik olmayan bi anne düşünemiyorum:)) ben de sizinle aynı kaderi paylaşıyorum oğlum 33 aylık kızımsa 8!!normal zamanda nete girme lüksüm bile yokken şans eseri çocuklarım erken uyudu(23:10!!)da da bende bir arkadaş tavsiyesi sayesinde sizlerin yaşadıklarınızı paylaşma fırsatını yakalamış oldum…şu kafa olayını ben de çözmüş değilim ama şanslısınızki sizin kıpırcan eliyle vuruyo benim solucansa uçak vs. allah ne verdiyse…benimse tek beklentim bıngıldak denen bölgenin bi an önce kapanması!:))size tavsiye edebileceğim sey kardeşine vurduğu anda ''yapma etme ..vs bile demeden onu kucakladığınız gibi (büyükboyu!:) enerjisini atabileceği bişeyler yaptırmaya çaışın koşmakmı zıplamakmı boğuşmak mı ne gelirse aklınıza inanın işe yarıyo 2 gündür deniyorum…iyi hoş sizin halihazırda kalan enerjilerde gidiyo o da ayrı bi konu:)))Bu arada 2. çocuğun daha hızlı geliştiği ya da algısının daha açık olduğu konusunda kesinlikle hemfikirim benim 2 nolu küçük insanım bu gece abisi anne babasıyla saklambaç ve körebe oynadı…bir an tereddüt ettim acaba önceden bu oyunu oynamışmıydı diye:)2.yi düşünüp de cesaret demeyen arkadaşlar inanın 4 kişilik bir oyun grubu süper oluyo…4kişi olmak 3ten çok daha keyifli bu konuda… (5 için yorum yapmıyorum bile:))))!!

  7. Evren says:

    “kardeşi bağırdığı halde ellerini, kollarını, gövdesini ve hatta ayaklarını Kımılnaz’ın kafasına değdirmek istiyor”
    Bizim YavruSu da aynen boyle, ille kafasina degecek. Ben de tedirgin oluyorum. Bu olay ne zaman geciyor?

    • Pratik Anne says:

      Gecmiyor ama azaliyor desem. 2 yasinda yegeni var ve Burak onun da kafasiyla oynayip duruyordu, hala gider kafasini sever. Engellemeye calismadan yonlendir. Yumusak yumusak sevsin bari. Arada ellerini veya sirtini sev diye yonlendirmeye calis. Bilmiyorum, tam cozumum yok aslinda. 🙂

Yanıtla Bal küpü

designed by GeCe for personal use of Pratik Anne