Tuvalet eğitimi ve tuvalet alışkanlığı – 2

Nov 25, 2008 - 6 Yorum

Uzun süren bir süreç olduğundan yazıyı yazması da vakit alıyor. İşte “Tuvalet Eğitimi” cephesinden ikinci bölüm:

Bu sene Temmuz’da yaptığımız Türkiye seyahatimizde rutin kontrollerimiz yanında bir de bir psikolog ile bu tuvalet işini görüşelim dedik. Aslında o kadar ümitsiz de değildim gerçekten. Daha çok umursamaz, bırakınız yapsınlar tarzı bir ruh hali içindeydim. Ama babam doktor olduğu için etrafta tanıdık olunca fırsattan istifade iki psikolog, Kıpırcan ve ben rahat bir ortamda oturduk konuyu konuştuk ve irdeledik. Daha ziyade rahat bir sohbet ortamıydı. Bana Kıpırcan’ı teşvik etmek için birkaç değişik tavsiyede de bulundular. Bildiklerimin üzerine bilmediğim birkaç yöntem daha önerdiler. Kıpırcan hakkında ise “Bu çocuk tahmin ettiğinizden daha derin düşünüyor. Bırakın kendi istediği zaman kendi istediği gibi kontrol edecek.” dediler. Malesef “Evreka” diye fırlamadık ofisten.

Tavsiye ettikleri yöntemlerden biri de şu ana kadar tuvalet eğitimine hiç bulaşmamış ama kendini rahat hissedebileceği birinin gözetiminde, bizim kesinlikle o ortamda bulunmayacağımız şekilde tekrar denenmesiydi. Bu iş için Türkiye tatili sırasında canım anneannemi görevlendirdik. Aramızda en yumuşak odur. Ve de yumuşaklıkla sözünü dinletir. Ama o bile Kıpırcan’ı tuvalete oturmaya veya kaba yapmaya ikna edemedi.

Vakit böylece hızla akıp geçerken çekirdek aile olarak evimize döndük. Eylülde yuvaya başlama vakti yaklaştı. Okul beğenmek için yaptığım ziyaretlerde herkes “tuvalet eğitimi var mı?” diye soruyordu. “Tuvalet eğitimi yoksa alamayız.” diyenler oldu. “Tuvalet eğitimi olsa daha iyi olur, yoksa ufak sınıfa vermek durumundayız.” diyenler oldu. Bir de üstüne fazla para istiyorlar. Ben de bezi atalım istiyorum. “Ben yapamadım. Buyrun verereyim, siz yapın.” diyordum. “Ufak çocukların sınıfına koyarız ancak.” diyorlar haklı olarak çünkü diğer sınıflarda alt ve üst değiştirme ekipmanı yok ve öğretmenler bu konuda çok da eğitimli veya ilgili değil. 3.5 yaşındaki çocuğu 2-2.5 yaş sınıfına vermeyi istemedim çünkü yuvaya zaten ingilizce öğrenmesi için göndermek istiyordum.

Bana yine gelmeye başladılar. Artık saplantı haline gelmişti sanırım. Bu sefer annem de yok, iki çocukla tek başımaydım.

Bir gece bir hikaye uydurdum. Bir pipi hikayesi. Her gece anlatmaya başladım. Çok sevdi. Yatarken özel olarak “Anne, Pipi bir hikayesi anlat.” diye beklemeye başladı. Bu arada ben daha evvel görüştüğümüz psikologların diğer tavsiyesi olan bir günlük çizelge hazırladım. Günde 5 sefer (sabah uyanınca, kahvaltından sonra, öğlen uykusundan evvel, akşam üstü ve uykudan evvel) ve de 7 günden oluşan bir matrix. Üstüne tuvalet kağıdı ve tuvalet vs resimlerle süsleyip renkli kağıda çıktısını aldım. Yine oturaklar çıktı, kitaplar geldi. Sabah uyanınca Kıpırcan’ı anadan üryan soyup saldım ortalığa. Yine bez bitti dedim. Bir de elimdeki çizelgeyi gösterip her çiş yaptığında bir çıkartma yapıştıracağımızı ve 10 çıkartma toplayınca babasının ona bir kepçe alacağını söyledim. Bunu o an attım ama size tavsiyem bu kadar geniş bir tanım yapmayın. Oyuncağı da önceden alın bilerek teklif yapın yoksa gider en pahalı oyuncağı seçerse kalırsınız.

Kıpırcan bunları peeek güzel anladı. Durup durup çizelgeye bakıp “Çişi tuvalete yapacağım. Baba kepçe alacak.” diye tekrar etti. Bu tarz herşeyi çok iyi anladığını ifade eden geri tekrarları daha evvel de yaptığından çok etkilenmedim açıkçası. Bu arada ben kendisine bol bol su içirdim. Bir pipi hikayesindeki gibi pipiye çiş gelinca bacakların ona yardım etmesini söyledim. Hadi oturağa oturalım dedikçe “Noooo” diye yankı yapmaya devam etti.

Bir ara kendi kendine “oturağa oturalım” diye tuvalete koştu ama vazgeçti nedense, aniden geri döndü. Artık acı çekmekte olduğunun farkındaydım. Göbek şiş ama kesinlikle oturmayacak. Elime bir tas aldım. Başladım gölge gibi peşinde dolaşmaya. (Buraya aslında halimizin ne kadar trajş komik olduğunu gözler önüne sermek için parantez açıyorum. Şu esnada ben bir elimde tas, diğer elimde her ihtimale karşı kuru kağıt havlu ve çamaşır sulu ıslak mendilleyim. Kıpırcan’ın üstü tamamen çıplak ama ayağında yazdan kalma ufak yeşil yarım paletleri var.)

Bir ara kütüphaneden kitap almak için sandalyesine çıktı. Daha evvelden denemiştik tas yöntemini ama bu sefer baktım bir damla kaçtı ve gerisi gelecek. Tası tuttum önüne “hadi oğlum, bırak bak. çok rahatlayacaksın” dedim. Ne oldu bilmiyorum, Kıpırcan aşağı baktı ve kendini bıraktı. O an Neil Armstrong aya ayak bastığında veya Alexander Graham Bell telefonun diğer ucundaki sesi ilk duyduğunda ne hissetmişlerse ben de onu hissetmişimdir. İşin iyi tarafı Kıpırcan da mutlu oldu. (Nisandaki üç haftalık maratonda bir kere yanlışlıkla oturakta otururken çiş kaçınca ödül olarak dondurma vermemize rağmen bir daha aynı kaza olmasın diye oturağa oturmayı reddetmişti.) “Rahatladım” dedi. “Bak zor değilmiş. Acımıyormuş da.” dedim. Hadi çıkartmamızı yapıştıralım bakalım kaç tane kalmış babanın kepçe almasına, diye ilk çıkartmamızı yapıştırdık. (Not: Tas olarak derin bir yoğurt kabından şaşmayın. Tazyikle fena sıçrayabiliyor.)

İkincide korktuğum gibi yine biraz direnç gösterdi ama devamı geldi. Akşam babasına gururla çıkartmalı kağıdını gösterdi. “10 tane çıkartma olunca bana kepçe alacaksın.” diye mutlu haberi de kendi verdi. Eşim de akşamları bu çıkartmalı seramonilere ortak oldu. 3. günden sonra yoğurt kabından tuvalete terfi etmesine o yardımcı oldu. Çiş işimiz 10. çıkartmadan sonra kocaman bir kepçe alınması ile sertifikalı bir şekilde halledilmiş oldu. (Her çişten sonra ufak bir hediye yerine uzun süreli başarıyı ödüllendirme ve de çizelge/çıkartma psikologların tavsiyedi idi.)

Şimdi okula tuvalet eğitimli olarak kilotla gidiyor. Tüm gün çişini tuvalette ayakta güzelce hallediyor. Bazen biz uykudan kalkınca veya uykuya yatmadan evvel tuvalete gitmesini hatırlatıyoruz ama genelde çok sıkışınca kendisi tuvalete gidip işini hallediyor. Elini güzelce yıkıyor.

Bu gelişme benim itelememle oldu, yani beyefendiyi beklesek belki o da hala olmayacaktı. Ama o gün olmuş olması tamamiyle şanstı bence. Bilimsel bir açıklaması, hah işte şunu yaptım, daha evvel yapmamıştım dediğim bir durum yok. Üç aşağı beş yukarı benzer şeyleri hep denemiştik.

Fakat hala gerçek mutlu sona ulaşabilmiş değiliz. Bütün gün kilotla gezip öğlen veya akşam yemekten sonra bez takmamızı istiyor. Kakasını ancak ona yapıyor. Yine köşe bucak girecek delik arıyor, yine bizim başka yere bakmamızı istiyor.

Başka bir problemimiz de kabızlık. Bir gün kakasını yapamazsa kabız oluyor ve sonra canı çok acıyor.

Deneyecek başka yöntem de kalmadı. “Bir pipi hikayesi“nin “Bir popo hikayesi” versiyonunu anlattım. 5 çıkartma biriktirirse oyuncak mutfak alacağım dedim. (Ucuza bulup almıştım) “Bez istiyorum, mutfak istemiyorum.” dedi. Mutfağı bagajda kutusunda gördü, “açalım” dedi. “Önce kakanı tuvalete yap öyle” dedim. “Mutfak kalsın, bezimi tak.” dedi. Bir gün tam ıkınırken tuvalete götürdüm. Bir saat (neredeyse) tuvaletin üzerine adam gibi oturtmayı başaramadım ama o bağırarak benim beynimi zedelemeyi başardı.

Ben yine pes ettim.

Bir daha bana gelene kadar…

Bir sonraki yazıda “Tuvalet Alışkanlığı”ndaki keramet ile konuya devam edeceğim.

Konu ile ilgili diğer yazılarım:
Tuvalet eğitimine alternatif tuvalet alışkanlığı
Tuvalet eğitimi ve tuvalet alışkanlığı – 1
Tuvalet eğitimi ve tuvalet alışkanlığı – 3


Etiketler: , , ,
Kategoriler: Tuvalet Eğitimi

«       |       »




"Tuvalet eğitimi ve tuvalet alışkanlığı – 2" için 6 Yorum yapılmış.

  1. isil says:

    Yazılarınız gerçekten çok tatlı. okuyunca gülmekten alamıyorum kendimi:) benimde 2,5 yasinda bir oglum var bizde henüz öğrenemedik tuvaleti, sizinkine benzer inatlıkları var bizimkininde.yazılarınız çok faydalı oldu bana. calistigim icin uzun sureli bir denemem olmadı. babaannesi 2 gun deneyip pesetti. sanırım bir hafta izin alip ugrasacagim ama kesinlikle yontemlerinizden cok yararlandim.tesekkur ederim:)

  2. Anonymous says:

    gercekten tuvalet olayi en sancili donem bence de… bi de “cocuk ne zaman isterse o zaman yapar” cumleis var ki hic mi hic katilmiyorum… cunku isterse tutabiliyor cisinin geldigini biliyor cani istemedigi icin yapmiyor sadece.. bi de acaba senin ustune cok dusmenden dolayi mi inat haline getirdi????

    biz de onceleri zorlamayalim diyorduk ama sonrasinda hep soyle oldu: bebegin cisini temizlerken herdefasinda: aaa “bebek” cis yapmis bezine.. sen de buyu de “agbin” gibi bezi at tuvalete otur… bak butun abiler tuvalete yapiyor kimse bez takmiyor… yani kizim sana soyluyorum gelinim sen anla durumu gibi.. bunu bir hafta uyguladik.. sonra oglan kendiliginden bezi atip tuvalete her yapista da bizden alkis bekledigi ve coskulu bir sekilde telefonla 1000 km. uzaktaki nenesini bile arayip alkislattigimiz icin o evreyi gectik..

    arada bir bez istiyom dedi ama hic aldirmadim konuyu degistirdim.. bi de ben gece de hic bez takmadim.. ilk zamanlar kacirmalar oluyordu ama son 2 aydir geceleri de tertemiz artik..

    ama cok krizlere girdik cok ugrastik dogru…

    ayse

  3. gezicini says:

    ooo ne kadar zor.. merakla ve ilgiyle okuyorum.. zamanı gelince bakalım biz neler yapacağız…
    çook kolay gelsinn..
    sevgiler
    gorki

  4. www.Kitubi.com says:

    Biz de yaklaşık tersi bir durum var. Kakasını belki iki aydır beze yapmıyor, söylüyor, götürüyoruz, bazen adaptörle tuvalete bazen lazımlığa. Ama cişini bezine yapmak daha kolayına geliyor. Oyundan kalmak istemiyor. Birkaç gün denedik, hep çişi alıştırma kiloduna yaptı. Biz bunu kasmadan önce arada bezi varken de çişini söylüyordu, biz de tembellik yapıyor dedik, kilot giydirelim rahatsız olsun. Yalnızca bir kez lazımlığa yaptı çişini, onda da tam oyunu oynadığı noktaya lazımlığı getirtti, tam öncesinde oynadığı oyuncakları aldı eline, herkesi tam lazımlık öncesindeki pozisyonuna oturttu, sonra yaptı. Kış günü hasta olacak daha küçük diye zorlamayayım dedim. Şimdi evde bir tüylü kedi (ismi Sabri) var, Sabri’ye alıştırma kilodu giydirdik, arada çişi geliyor, çabucak götürüp yaptırıp getirip oynamaya devam ediyoruz, bak çok vakit almıyor hesabı, bilmiyorum ne kadar işe yarayacak. İşyerimde benden önceki arkadaşın kötü kedi Şerafettin’iymiş, bana hediye ettiler, zavallı kedisinin alıştırma kilodu ile tuvalet eğitimi alırken ki halini görse gelip geri ister herhalde 🙂 Kaka olayını da şöyle yaptık, bak kakanı tuvalete yap plöpp diye ses çıkacak dedik. Sonra da sifonu çekeceğiz. Bu sesin hevesine yapıp, sesi duyunca plöp plöp diye seviniyor. Düşüncesi biraz kötü gelebilir ama kendiniz önce bir örnek yapabilirsiniz 🙂 Bir şey daha duymuştum, belki duymuşsunuzdur, bazı çocuklar kakayı vücutlarından kopan bir parça gibi düşünürlermiş ve o yüzden kakalarını yapmak istemezlermiş, bez güvenli gelirmiş. Oturağın içine bezini serip üstüne yaptırarak denemeyi öneriyorlar. Bir süre alıştıktan sonra, bak bu tuvalete gitmeli diye, bezden birlikte tuvalete dökerek geçiş sağlanabilirmiş.

  5. Sugibi says:

    geçen postlarından birinde kımılnazı sabahları oturağa oturttuğunu okuyunca pek kıskanmıştım:) demek bu konunun acısını önceden çekmişsin. umutu değil oturağa herhangi bir yere oturtup 1 dk. dan fazla sabit kalmasını sağlamak mümkün değil. dün akşam anneme kımılnazdan bahsedip umutu da oturtalım mı, deneyelim mi dediğimde o oturağı alıp kafana geçirir dedi. sanırım senin kızın değil ama oğlanın yolunda ilerleyeceğiz biz.
    tecrübelerini aktardığın için ayrıca teşekkürler.bir de doğum günü menüsü alsak, malum bizde de hazırlıklar başladı:)

  6. zeyneperis says:

    selam,
    Zeyno tuvalet eğitimini ilk aldığında, tuvaleti geldiğinde lazımlığın önüne gidip ağlıyordu.

    Bir sonraki denememizde ise çocuk doktoru olan kuzenin tavsiyesi ile kiyafetlerini çıkarmadan sadece lazımlığa oturmayı öğrettik ve zeyno tuvaletin üzerinde iken karşılıklı olarak ıkındık. Bu ıkınmaları belli bir ritüel ile yaptık.

    Sonraki aşama olarak ise tuvalete balık yapacağımızı, her balığı sifonu çekerek denize göndereceğimizi söyledik. Her balıktan sonra alkış, tuvalet kağıdını kendisi kullanma, sifonu kendisi çekme şansı ve üzerine de ödül olarak cips verdik.

    Yaklaşık olarak 1 hafta sonra Zeyno, koşarak gelip balık yapalım diyordu.

    Balık yapmayı bir arkadaşımdan öğrenmiştim. O da kızına bu şekilde öğretmiş imiş.

    Sevgiler,
    Aysegul

Yanıtla zeyneperis

designed by GeCe for personal use of Pratik Anne